CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın,”Bir kere daha söylüyorum; bu veriler ortadayken 50 metre ileride AKP Genel Başkanı Türkiye ekonomisinin uçtuğunu söylüyor. Uçanlar faiz lobilerdir, uçanlar yandaşlarınızdır, vatandaş fakru zaruret içerisinde inlemektedir. Son 22 yılda 601 milyar dolar faize para ödedin, hâlâ ne konuşuyorsun?”
T.B.M.M.’de düzenlediği basın açıklamasında Ekrem İmamoğlu davası ve bütçe görüşmelerinin yanında Esenyurt Belediye Başkanı’nın göz altına alınmasına da değinen Günaydın, “Bu sabah 06.00 operasyonuyla Esenyurt Belediye Başkanımız gözaltına alındı. Esenyurt Belediye Başkanı dediğin kişi bir sosyolog, profesör, dekan. Davet etseniz gelmiyor mu? İlla bir itibar operasyonu mu yapmanız gerekiyor? Aldığımız bilgilere göre diyorlar ki 4 günlük gözaltı süresinin tamamını kullanacağız. İlk 24 saatte de avukat görüşü yasak. Arayıp tarayıp Türkiye’de terörist bulamayıp Esenyurt Belediye Başkanı’nı sabah 06.00’da içeri aldın. Buna kimseyi ikna edemezsin. Bu olsa olsa senin yeni süreçte kimleri yanına almaya çalıştığın, kimleri şeytanlaştırdığınla ilgili bir yeni operasyon olabilir. Bu soruşturmanın sonucunu da serinkanlılıkla bekleyeceğiz” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhuriyetin 101. yılını kutlayan Günaydın, “Cumhuriyet çok büyük bir anti emperyalist direniş mücadelesidir. Yedi düvelin Anadolu’yu işgal ettiği bir zaman diliminde ‘Geldikleri gibi giderler’ diyen iradenin yansımasıdır. Mebusları toplayan, millet iradesini arkasına alan ve TBMM’yi kuran iradenin hukuki görünümüdür. 1921 Anayasası’yla kendisini bağlayan ve kurtuluş mücadelesini anayasa zemininde veren bir mücadeledir. 1923’te kurulan 1946’ya kadar Osmanlı’nın bütün borçlarını ödeyen, tarımda ve sanayide büyük bir devrim gerçekleştiren, eğitim ve kültür devrimini realize eden Cumhuriyet’ten bugün geriye ne kaldı?” ifadelerini kullandı.
“Tarımın başladığı topraklar gıda enflasyonunda dördüncü sırada”
Günaydın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM Grup toplantısındaki konuşmalarını şöyle değerlendirdi:
“Erdoğan, dünyanın en önemli ekonomilerinden biri, en büyük ülkelerden birisi olduğunu her zamanki gibi söyledi. Ben size tereddüte yer vermeyecek verileri paylaşmak istiyorum. Dünyada gelir dağılımı eşitsizliğinde ilk 10 ülke içerisinde 8. durumdayız. Bizim önümüzde Güney Amerika ve bazı Afrika ülkeleri var. Tarımın başladığı topraklar gıda enflasyonunda dördüncü sırada. Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27,2’ye çıkmış. 11 milyon insanın işsiz olduğu ve işsizliğin gelişmiş ülkelerdeki işsizlik ortalamasının iki katından fazla olduğu bir ülke Türkiye. Avrupa için yüzde 11 olan enflasyon ortalamasının en az üç katını realize eden memleketin adı Türkiye, onu 22 yıldır yöneten partinin adı da AKP’dir. Vatandaşın kredi kartı borcu bir haftada 6,5 milyar lira artmıştır. Vatandaşın kredi kartlarına toplam borcu 1 trilyon 680 milyar TL olmuştur. Vatandaşın ekonomik sıkıntılar içerisinde inlediği bir tabloyu yaratan Erdoğan buraya 50 metre mesafedeki grup toplantısında Türkiye’nin ekonomisinin ne kadar ileriye gittiğini anlatabiliyor.
“Topladığı paranın 7’de 1’ini yatırıma yönlendirebilmiş bir iflas ekonomisinden bahsediyoruz”
TBMM’de görüşmelerine başlanan 2025 yılı Bütçe Kanunu Teklifine ilişkin ise Günaydın, şunları kaydetti:
“Bütçe harcamaları 2024’te 11.2 trilyon TL iken bu yıl 14.7 trilyon TL olacak. Toplanacak vergiler geçen sene 7.6 trilyon TL iken bu sene 11 trilyon TL vergi toplanması planlanıyor. Yüzde 46,5’luk bir artış var. Faiz ödemeleri 1 trilyon 950 milyar TL olarak bütçeye konuldu, geçen yıla göre yüzde 50’lik bir artış var. Bu makro verilere baktığımızda vatandaştan daha çok vergi toplayacaklar, faiz lobilerine daha çok faiz ödeyecekler ama yurttaşa giden temel kamu hizmetlerini kısacaklar. Bir kez daha yarattıkları krizin sorumlusu olarak vatandaşı buldular. Vatandaşın sırtına binerek bu dertten kurtulmaya çalışıyorlar. AKP, 22 yılda 13, 5 trilyon TL vergi topladı. 64 milyar dolar özelleştirmeden para elde etti, 500 milyar dolar borç aldı. Dolayısıyla 3,5 trilyon dolar gelirin üzerine oturdu AKP. Buna karşılık 22 yılda yaptıkları bütün yatırım 500 milyar dolardır. Yani topladığı paranın ancak 7’de 1’ini yatırıma yönlendirebilmiş bir iflas ekonomisinden bahsediyoruz. Bu tablonun neresiyle övünüyorsunuz?
“Biz Türkiye’de hakimlerin varlığına inanmak istiyoruz”
Türkiye’nin ekonomik tablosu böyle de yargıda, siyasette, adalette daha doğru şeyler oluyor diyebilir miyiz? Bu sabah 10.00’da HSK önünde bir basın açıklaması yaptık. Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen ‘Ahmak davası’ var. Davanın hakimiyken sürülen hakim diyor ki; ‘bana ilk derece mahkemesinde ceza vermem için baskı yaptılar, ceza vermeyince beni sürdüler. Ceza verseydim istinafta da kararımın onanacağını biliyordum’ diyor. Kendisine baskı yapan başsavcının ismini veriyor, istinaf hakiminin adını veriyor ama HSK soruşturma başlatmıyor. Bu sabah bir dilekçe daha verdik. HSK bu dilekçeyi alsın ve adı geçen tüm kişiler hakkında etkin, adil bir soruşturma yürütsün. Biz Türkiye’de hakimlerin varlığına inanmak istiyoruz. İktidarlar gelir geçer ama Anayasa’da yazılı olduğu gibi hakimler vicdani ve hukuki davranmak zorundadır. Hukukun araçsallaştırılmasına kimse müsade etmesin.”
“Adalet Bakanı’na soruyorum; Türkiye’de kaç tane belediye başkanını dinliyorsunuz”
İstanbul’da sabah saatlerinde gözaltına alınan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’le ilgili son gelişmelere dair bilgi veren Günaydın, şunları söyledi:
“Bu sabah 06.00 operasyonuyla Esenyurt Belediye Başkanımız gözaltına alındı. Esenyurt Belediye Başkanı dediğiniz kişi bir sosyolog, profesör, dekan. Davet etseniz gelmiyor mu? İlla bir itibar operasyonu mu yapmanız gerekiyor? Aldığımız bilgilere göre diyorlar ki 4 günlük gözaltı süresinin tamamını kullanacağız. İlk 24 saatte de avukat görüşü yasak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek. Akın Gürlek İstanbul Ağır Ceza Mahkemesindeyken AYM kararlarına uymamakla meşhur. Sonra aynı hakimi Adalet Bakan Yardımcısı yaptınız. Adalet Bakan Yardımcısını niye şimdi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yapıyorsunuz. Operasyonunuzun adını soyadını da mı gizleme ihtiyacı duymuyorsunuz? ‘İletişimin tespiti, dinleme ve teknik takip yapıyoruz’ diyorlar. Adalet Bakanı’na soruyorum; Türkiye’de kaç tane belediye başkanını dinliyorsunuz? Kaç tane belediye başkanına teknik takip yapıyorsunuz? Bunların partilere dağılımı nedir? Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki görüşmeleri sırasında demokratik çözüm için çalıştırılabileceklere yönelik bir listede Ahmet Bey’in de adı varmış. Ahmet Bey’in bu konuda bir dahli yok. Öcalan’la siz doğrudan görüşüyorsunuz. ‘Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ diyorsunuz sonra bunu ağır cezalık suç sayıyorsunuz. Arayıp tarayıp Türkiye’de terörist bulamayıp Esenyurt Belediye Başkanını sabah 06.00’da içeri aldın. Buna kimseyi ikna edemezsin. Bu olsa olsa senin yeni süreçte kimleri yanına almaya çalıştığın, kimleri şeytanlaştırdığınla ilgili bir yeni operasyon olabilir. Bu soruşturmanın sonucunu da serinkanlılıkla bekleyeceğiz.”
“Cumhurbaşkanı 8 gün sonra konuştu ve hiçbir şey söylemedi”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni çözüm sürecine ilişkin grup toplantısında yaptığı açıklamayı değerlendiren Günaydın, “Devlet Bahçeli‘nin grup toplantısında yaptığı o açıklamanın üstünden 8 gün geçti. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması soyut. Biz senden küçük ortağının sözlerine dair somut yanıt bekliyoruz. Tecridi koyan sensin, kısmen kaldıran sensin. Bahçeli, ‘Gelsin Meclis’e DEM kürsüsünden hitap etsin’ dedi. DEM kürsüsü dediği kendisinin de her hafta çıktığı kürsü. Bu konuda Recep Tayyip Erdoğan ne diyor? Abdullah Öcalan gelip konuşma yapsın mı yapmasın mı? Sen bunu destekliyor musun bir fikrini söyle. 8 gün sonra konuştu ve hiçbir şey söylemedi” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın açıklamasının tam metni:
Bugün 30 Ekim 2024. Dün itibariyle Cumhuriyetimizin 101’inci yıldönümünü kutladık. Cumhuriyet, çok büyük bir anti-emperyalist direniş mücadelesidir. Yedi düvelin Anadolu’ya yüklendiği ve dört bir yanını işgal ettiği bir zaman diliminde “geldikleri gibi giderler” diyen iradenin yansımasıdır. Samsun’a çıkıp Havza’dan, Erzurum’dan, Sivas’tan mebuslarını toplayan, millet iradesini arkasına alan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kuran, Meclis hükümeti aracılığıyla millî mücadeleyi veren iradenin hukuki görünümüdür aynı zamanda Cumhuriyet. 1921 Anayasası’yla kendisini bağlayan ve kurtuluş mücadelesinin savaşını hukuk zemininde, anayasa zemininde veren bir mücadeledir Cumhuriyet. Bu bağlamda Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, Anadolu’nun isimsiz evlatlarını rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
Evet, 101’inci yılını kutluyoruz. Peki, 1923’te kurulan, 1946’ya kadar Osmanlı’nın tüm borçlarını ödeyen, tarımda ve sanayide büyük bir devrim gerçekleştiren; kültür devrimini, eğitim devrimini realize eden Cumhuriyet’ten bugün geriye ne kaldı? Acaba ikinci yüzyılın ilk Cumhuriyet Bayramını kutlarken temel görüntüler nelerdir?
Biraz evvel Recep Tayyip Erdoğan’ı grup toplantısında izledik. O, dünyanın en önemli ekonomilerinden biri, en büyük ülkelerinden birisi olduğunu her zamanki gibi söyledi. Ben size bazı tereddüde yer vermeyecek şekilde açık verileri paylaşmak istiyorum. Dünyada gelir dağılımı eşitsizliğinde ilk 10 ülke içerisinde 8’inci durumdadır Türkiye. Bizim önümüzde Kolombiya, Brezilya, Zambiya, Panama, Kosta Rika, Ekvador ve Paraguay var. Yani Güney Amerika ve bazı Afrika ülkelerinin sıralamasında Türkiye dünyada 8’inci durumda.
Tarımın başladığı topraklar, gıda enflasyonunda 4’üncü durumda. Arjantin, Güney Sudan, Zimbabve’den sonra gıda enflasyonunun en yüksek olduğu, 20 milyon insanın karnını doyuramadığı ülkenin adıdır Türkiye.
Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27.2’ye çıkmış, 11 milyon insanın işsiz olduğu ve işsizliğin gelişmiş ülkeler ortalamasının 2 katından fazla olduğu memlekete biz Türkiye adı veriyoruz.
Avrupa için yüzde 11 olarak tanımlanan 2025 enflasyon ortalamasının en az üç katını realize eden memleketin adı Türkiye, onu 22 yıldır yöneten partinin adı da AKP’dir.
Kredi kartı borcu vatandaşın bir haftada 6.5 milyar TL artmıştır ve vatandaşın kredi kartlarına toplam borcu 1 trilyon 680 milyar TL olmuştur. İşte böyle bir tabloyu, yani vatandaşın fakru zaruret içerisinde adeta inlediği bir tabloyu yaratan Recep Tayyip Erdoğan, buraya 50 metre mesafede grup toplantısında Türkiye’nin ekonomide ne kadar iyiye gittiğini anlatabiliyor.
Değerli arkadaşlar; bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu teklifi getirildi. Bakın bazı veriler paylaşayım size. Örneğin bütçe harcamaları 2024’te 11.2 trilyon TL iken bu yıl 4.7 trilyon TL olacak, yani yüzde 32’lik bir artış var. Toplanan vergiler geçen sene 7.6 trilyon TL iken, bu sene 11.1 trilyon TL vergi toplanması planlanıyor, yüzde 46.5’luk bir artış var geçen seneye göre. Faiz ödemeleri 1 trilyon 950 milyar TL olarak bütçeye konuldu, geçen yıla göre yüzde 50’lik bir artış…
Bu makro veriler bize neyi gösteriyor değerli arkadaşlar? Yani vatandaştan daha çok vergi toplayacaklar, faiz lobilerine daha çok faiz ödeyecekler, daha çok kaynak aktaracaklar ama özellikle yurttaşa giden başta sosyal güvenlik olmak üzere temel kamu hizmetlerini kısacaklar ve bütçe harcamalarını azaltacaklar. Dolayısıyla bir kez daha yarattıkları krizin sorumlusu olarak vatandaşı buldular ve vatandaşın sırtına binerek bu dertten kurtulmaya çalışıyorlar.
Önümüzdeki yılın enflasyonunu yüzde 17.5 olarak hedefliyorlar. Bu ne demek biliyor musunuz? Asgari ücrette emekli maaşlarına bu hedeflenen enflasyon oranında zam yapacaklar. Dolayısıyla gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğu ortamda vatandaş bir yıl sonra geleceği umulan enflasyon oranı ile baş başa kalacak ve çok daha düşük ücretlere enflasyon altında ezilmeye devam edecek.
Arkadaşlar; 2025 yılı AKP bütçesi açısından tek başına değerlendirilebilecek bir yıl değildir, 22 yılın çok güzel bir makro özetine ihtiyaç var. AKP 22 yılda 13.5 trilyon TL vergi topladı, bugünkü kurla bu 3 trilyon dolar ediyor. 64 milyar dolar özelleştirmeden para elde etti, 500 milyar dolar borç aldı, dolayısıyla 3.5 trilyon dolar gelirin üzerine oturdu AKP. Buna karşılık yapabildikleri bütün yatırım miktarı 22 yılda 500 milyar dolardır. Yani topladığı paranın ancak yedide birini yatırıma yönlendirebilmiş bir iflas ekonomisinden bahsediyoruz aslında. Aynı dönemde dış ticaret açığı toplamı 1.3 trilyon dolardır ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70 bile değildir.
Ben soruyorum, bu tablonun neresiyle övünüyorsunuz? AKP’nin 22 yıllık iktidarında, yani 2003-2024 döneminde iç ve dış faiz lobilerine toplamda 2 trilyon 188 milyar TL para ödendi ve 2017’ye kadar her yıl aşağı yukarı 50 milyar TL civarında faiz ödemesi yapılırken, 2018’den itibaren bu rakamlar geometrik olarak artmaya başladı. 2018’de 74 milyar TL oldu, 2019’da 100 milyar TL, 2020’de 134 milyar TL, 2021’de 181 milyar TL, 2022’de 311 milyar TL’yi faize gömdüler. Arkadaşlar lütfen son iki yıla özellikle dikkatinizi çekerim: 2023’te 632 milyar TL faize para ödendi, 2024 yılında ödenecek toplam para 1 trilyon 298 milyar TL.
Bu veriler adeta iflasın makro göstergeleri niteliğinde. Bir kere daha söylüyorum; bu veriler ortadayken 50 metre ileride AKP Genel Başkanı Türkiye ekonomisinin uçtuğunu söylüyor. Uçanlar faiz lobilerdir, uçanlar yandaşlarınızdır, vatandaş fakru zaruret içerisinde inlemektedir. Son 22 yılda 601 milyar dolar faize para ödedin, hâlâ ne konuşuyorsun?
Arkadaşlar; Türkiye’nin ekonomik tablosu böyle de siyasette, yargıda, adalette daha doğru şeyler oluyor diyebilir miyiz? Bu sabah saat 10:00’da HSYK önünde bir basın açıklaması yaptık. Çünkü Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen bir “ahmak davası” var. Davanın hakimiyken sürülen hakim, yani görevden el çektirilen hakim diyor ki: “Bana ilk derece mahkemesinde ceza vermem için baskı yaptılar. Ceza vermeyince beni sürdüler. Eğer ceza verseydim istinafta da kararımın onanacağını, istinafı da ayarladıklarını söylediler” diyor. Kendisine ilk derece mahkemesinde baskı yapan başsavcının adını veriyor, istinafta dosyayı ayarlayan istinaf hakiminin adını veriyor ve bütün bunlara rağmen HSK bir soruşturma yapmıyor.
Gidiyoruz, “resen soruşturma yapman lazım, yapmıyorsun; al sana dilekçe, bu dilekçe üzerine hiç olmazsa soruşturma yap” diyoruz. HSK, kapı duvar. Fakat çocuklar geveze, ağızlarından baklayı bir kere daha çıkarıverdiler, kaçırıverdiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP Grup Sözcüsü: “Size o hakimi Samsun’a neden sürdüğümüzü de anlatayım” diyor. Daha fazla kanıt mı bekliyorsunuz? Şimdi bu sabah bir dilekçe daha verdik; HSK bu dilekçeyi alsın ve adı geçen tüm kişiler hakkında onların beyanlarını, ifadelerini almak suretiyle bir etkin, adil soruşturma yürütsün. Bu yapılmadığı takdirde ne ilk derece mahkemesi, ne istinaf ne de temyiz sürecinin adil olduğundan, hukuka uygun olduğundan kimse söz edemez.
Biz Türkiye’de hakimlerin varlığına inanmak istiyoruz. İktidarlar gelir geçer ama Anayasa’da yazılı olduğu gibi hakimler vicdani kanaatlerine ve kanunlara uygun davranmak zorundadırlar. Çok büyük bir çoğunluğun bu çerçevede görev yaptığını biliyorum, hukukun araçsallaştırılmasına kimse izin vermesin.
Nihayet bu sabah bir sabah 06:00 operasyonuna daha muhatap olduk, Esenyurt Belediye Başkanımız gözaltına alındı. Sabah 06:00’da belediye basılıyor, Esenyurt Belediye Başkanının evi aranıyor, operasyon yapılıyor. Esenyurt Belediye Başkanı dediğiniz kişi bir sosyolog, bir profesör, dekan, dekan yardımcılığı, rektör yardımcılığı yapmış; yerel yönetimlerde GABB Belediyeler Birliği’nde genel sekreter yardımcılığı yapmış bir akademisyen. Davet etseniz gelmiyor mu acaba? İlla bir itibar suikastı mi yapmak zorundasınız? Şimdi aldığımız bilgilere göre diyorlar ki: “4 günlük gözaltı süresinin tamamını kullanacağız.” Eee?… İlk 24 saatte de avukat görüşü yasak… Güzel arkadaşlar bütün haklarından bir tarafa alıkoyun ve orada tutun.
Peki, neymiş? Biz acaba soruşturmanın içeriğini nasıl öğrenebiliriz? Evet, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Soruşturmaları Bürosu bir açıklama yaptı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı kim? Akın Gürlek. Akın Gürlek neyle meşhur? İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi iken Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamakla meşhur. Sonra aynı hakimi aldınız, Adalet Bakan Yardımcısı yaptınız, ödüllendirdiniz yani. “Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyorsan iyi bir hukukçusun” dediniz, bakan yardımcısı yaptınız. Ya Adalet Bakan Yardımcısını şimdi niye İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yapıyorsunuz? Operasyonunuzun adını-soyadını gizleme ihtiyacı da mı duymuyorsunuz? Yaptınız, Akın Gürlek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, sabahleyin de bir operasyon yapıldı ve biz de operasyonun ne olduğunu gördük.
Ne diyorlar? “Bir iletişimin tespiti, dinleme ve teknik takip yapıyoruz” diyorlar. Ben soruyorum şimdi, Adalet Bakanına soruyorum: Türkiye’de kaç tane belediye başkanını dinliyorsunuz? Kaç tane belediye başkanına teknik takip yapıyorsunuz? Bunların partilere dağılımı nedir? Ya bir söyleyiverin de görelim; adaletinizi görelim, partilere dağılımını görelim, hep beraber görelim bunları değil mi?
Sonra ne diyorlar? Diyorlar ki: Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki görüşmeleri sırasında demokratik çözüm için çalıştırılabileceklere yönelik bir liste vermiş. O listenin içerisinde Ahmet Bey’in de adı varmış. Ahmet Bey’in bu konuda bir dahli var mı? Yok. Ya Öcalan’la siz doğrudan görüşüyorsunuz, İmralı’yla Kandil arasında irtibat kurduruyorsunuz, “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun” diyorsunuz, sonra aynı kişinin bir başkasının adını vererek “görüşmelerde bu da bulunsun” demesini bir ağır cezalık suç sayıyorsunuz. Birinci saptama bu.
İkinci saptama; gene söyleyelim, buradan okuyayım ben: Yaklaşık 10 yıllık süreçte terör örgütü mensubiyeti nedeniyle adli işlem kaydı bulunan 694 farklı tekil kişi ile görüşmüş. Siz 10 yıldır Ahmet Özer’i takip mi ediyorsunuz, yoksa 10 yıl diye paranteze aldığınız 10 yıl boyunca buralardan adli işlem kaydı bulunanların süresi mi? Peki bu adli işlem kaydının niteliği ne? Mesela bu bir soruşturma mı? Bu soruşturmaysa kovuşturmaya dönmüş mü? Dönmüşse bunlardan kaçı hüküm giymiş? Bunların görüşmelerinin içeriği ne? Mesela bir pideciyi arıyorsun, pide söylüyorsun, adam bilmem ne terör örgütünün üyesi çıkıyor. İletişimin tespitinde senin onunla telefon görüşmen çıkıyor. İçeriği ne? Dolayısıyla “10 yıllık süreçte böyle bir şey vardır” diyerek Ahmet Özer’i suçlamanın herhalde bir anlamı yok.
Üçüncü mesele Remzi Kartal görüşmesi. İzleyeceğiz, göreceğiz, kendisinin ifadesi ne olacak bilmiyoruz. Ahmet Özer buna mutlaka bir açıklama getirecektir. Ancak Türkiye’de terörist bulamadın da, aradın taradın Türkiye’de terörist bulamadım da Esenyurt Belediye Başkanını sabah 6:00’da terörden dolayı içeri aldın. Buna kimseyi ikna edemezsin kardeşim. Bu olsa olsa senin yeni süreçte başlattığın işte kimleri yanına almaya çalıştığın, kimleri şeytanlaştırmaya gayret ettiğine yönelik bir yeni operasyon olabilir.
Ben buradan bir kere daha Türkiye’nin hakimleri ve savcılarına seslenmek istiyorum: İktidarlar gelir geçer, siz devletin hakimi, polisi, savcısı olun. Kanunlardan ayrılmayın, kanunların çizdiği çerçevede vicdani kanaatlerinizle işlerinizi yapın. Dolayısıyla bu soruşturmanın sonucunu da serinkanlılıkla bekleyeceğiz. Ama şunu bilsinler ki; biz sizi tanıyoruz, amacınızı biliyoruz, o amacınıza yürüyemeyeceksiniz. Burası eninde sonunda çağdaş, demokratik bir hukuk devletine dönüşecek. Bunu da hep beraber başaracağız.
Evet arkadaşlar benim aktarmak istediklerim bunlar, sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Cumhurbaşkanı konuşmasında Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e çağırıp konuşmasını istemesiyle ilgili olarak hiç konuşmamıştı. Bugün konuştu, destek verdi: “Tarihi bir konuşma” ve “tarihe not düşerek” dedi ve tam destek verdi. Sayın Özgür Özel’in de aslında “el yükseltiyorum” ifadesiyle başlayan cümlelerine de destek verdi. Fakat Meclis’e gelmesine, umut hakkında yararlanmasına hiç girmedi. Bunu değerlendirin misiniz?
Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Devlet Bahçeli o açıklamasını, Meclis’teki yaptığı konuşmayı 22 Ekim’de gerçekleştirmişti, bugün 30 Ekim. Nihayet 8 gün sonra Erdoğan bir şey söyledi. Ne söyledi Erdoğan? “Önyargısız bir anlayışla dinlenmelidir Devlet Bahçeli’nin sözleri, Devlet Bahçeli bilge bir liderdir” dedi. Vallahi böyle soyut çerçeve çizmekten vazgeç Recep Tayyip Erdoğan. Biz senden küçük ortağının sözlerine yönelik somut yanıt bekliyoruz.
Ne dedi Devlet Bahçeli? “Öcalan’a tecrit kaldırılsın” dedi. Öcalan’a tecridi kim uyguluyordu? 43 aydır sen uyguluyorsun. Birdenbire Ömer Öcalan oraya gitti, kim kaldırdı? Yılmaz Tunç kaldırdı. Demek ki tecridi koyan sensin, tecridi kısmen kaldıran sensin. Bugün, şu an itibarıyla ne uyguluyorsun bilmiyoruz. Devlet Bahçeli ile de konuş, hukukun gereğini de yap.
Sonra dedi ki Devlet Bahçeli: “Gelsin Meclis’e, DEM sıralarından hitap etsin” dedi. DEM kürsüsü diye bahsettiği, kendisinin de haftada bir çıktığı kürsü. Bu konuda Recep Tayyip Erdoğan ne diyor? Abdullah Öcalan gelip Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşma yapsın mı, yapmasın mı? Önyargısız anlayış lafından bir şey anlamıyoruz, bizim anlayışımız kıt. Sen Devlet Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’e gelsin” sözünü destekliyor musun? Recep Tayyip Erdoğan, sence Öcalan Meclis’e gelip hitap etmeli mi, etmemeli mi? Bir fikrini söyle, fikrini bileyim.
Sonra ilaveten müebbet ağır hapisle hükümlü olan bir kişi o statüsü devam ederken nasıl Meclis’e gelecek? Yani senin kocama nedeni de dahil olmak üzere mahkumları af yetkin var. İşte bir sürü IŞİD militanına, Sivas katiline bu yetkiyi kullandın. Kullanmayı planlıyor musun bir söyle bakalım. Yani çıkartıp Meclis’e getirdiğinize göre bir mekanizma bulmanız lazım. Arkasından umut hakkı ve yasal düzenleme… Ne diyorsun bu konuda? “Konuşmanın içeriğine göre buna bakalım” diyor Devlet Bahçeli, sen de o noktada mısın? Yani 8 gün sonra konuştu ve hiçbir şey söylemedi.
Biz Recep Tayyip Erdoğan’dan Devlet Bahçeli övgüsünün dışında başka şeyler duymak istiyoruz ve duymak istediğimiz şeyler de 22 Ekim’deki sözlerine net bir yanıt niteliğinde olmalı. Katılıyor musun, katılmıyor musun?
CHP’nin tutumuna gelince; daha evvel defalarca söyledik, bir kere daha söyleyelim. Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokrat bir partidir. Her zaman barıştan ve demokrasiden yanadır, öyle olmaya devam edecektir. Ancak bunun temel 4 ölçütü vardır: Hukukilik, saydamlık, Meclis zemini ve toplumsal mutabakat. Bu 4 ölçütü sağlamayan herhangi bir hikayenin Türkiye’yi özgürleştirmesi ve demokratikleştirilmesi mümkün değildir. Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki fısıldaşmalardan Türkiye aydınlığa kavuşmaz. Bu fikirlerimizi de net olarak söylemiş olalım.
Soru- Bir de Sayın İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin bir çıkış oldu…
Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- İmamoğlu, 29 Ekim’de iki konuşma yaptı. Birinci konuşmasında “değişim ve dönüşüm devam ediyor” dedi; akşamki konuşmasında da rejimi tanımladı, Türkiye’nin çok daha iyisini hak ettiğini ve bu yaşadıklarımızın sürdürülebilir olmadığını, bu yaşadıklarımızla Türkiye’nin gidebileceği bir yolun olmadığını söyledi. Benim duyduğum kadarıyla Ekrem İmamoğlu, cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin bir şey söylemedi. Türkiye’nin yönetilemeyeceğini, yönetilemediğini ve yeni bir yönetimin ancak AKP’nin ve Erdoğan’ın gitmesiyle mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Teşekkür ediyorum.
Sosyal Medya Hesaplarımız