CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın Ankara’daki terör saldırısı, emekli maaşları, tutuklu milletvekili Can Atalay ve deprem bölgesindeki vatandaşların durumu ile bitirilemeyen deprem konutlarına İlişkin TBMM Genel Kurulu‘ndaki değerlendirmeleri.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve 28’inci Dönem İkinci Yasama Yılının etkin, üretken bir çalışma yılı olmasını, burada üretilen kararların ülkemiz ve halklarımız için yararlı sonuçlar üretmesini diliyorum.
Efendim, 1 Ekim tarihinde Meclis açılırken Ankara’da Gazi Meclise 100 metre mesafede meydana gelen terör eylemini şiddetle kınadığımızı ifade etmek isterim. Ancak, üzerinde konuşulması gereken başka şeyler var. Sözü edilen terör eylemini gerçekleştirenler 30 Eylül gecesi bir veteriner hekim arkadaşımızı, Veteriner Sağlık Teknisyeni Mikail Bozdoğan’ı katlederek aracına el koyuyorlar; kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şimdi, bu araç 30 Eylül gecesi gasbedildiğine göre plaka tanıtım sistemine bu aracın plakası girilmiş midir? Eğer girilmişse içerisinde 10 kilogram C-4, 3 tane el bombası, 1 tane roketatar, 2 tane tabanca, 2 tane de uzun namlulu silah olan bu araç Kayseri’den Ankara’ya kadar nasıl gelmiştir? 1 tane polis çevirme noktasında durdurulmamış mıdır? Plaka tanıma sistemine nasıl olmuş da yakalanmamıştır? “Efendim, dağ yollarından gelmiştir.” cümlesi acaba kimi tatmin edebilir? Ankara’ya dağ yollarından girmek mümkün oluyor mu? Kızılay‘a dağ yollarından gelmek mümkün oluyor mu? O hâlde plaka tanıma sistemine ya girilmemiştir ya da plaka tanıma sistemi etkin çalışmamaktadır. Burada bize anlatıyorlar, çalıntı araçlar plaka tanıma sistemine girdikten sonra benzin aldığı zaman, mazot aldığı zaman bile sisteme sinyal düşüyor. Ne oldu bu sisteme düşen sinyaller? Acaba güvenliğimizin bu kadar açıkta olduğu bir ortam bizi yeni terör olaylarıyla karşı karşıya bırakmıyor mu? Bütün bunlardan ötede eski İçişleri Bakanı ile yeni İçişleri Bakanı arasında “Vay, onun istihbarat ekibini değiştirdin de vay, bunun çaycısını değiştirdin de…” tartışmalarına acaba bırakılabilecek bir alan mıdır bu alan? Devlet ciddiyeti içerisinde güvenlik meselesinin yeniden ele alınmasını umuyor ve diliyoruz.
Efendim, 14 Temmuzda kapandı bu Meclis, tüm itirazlarımıza rağmen iki buçuk ay tatil yaptı, 1 Ekim günü açıldı. Bugün 3 Ekim, yeni yasama döneminin ilk çalışma günündeyiz. Ülke bize bakıyor ki sorunlarımıza çözüm bulalım. Mesela nedir o çözümler? 16 milyon emeklinin 6,5 milyonu 7.500 TL maaş alıyor. Bir milletvekili olarak lütfen düşünün, 7.500 TL maaşla ev geçindirmeye çalışan insanlar var. Peki, siz bugün, 3 Ekim günü Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine neden emekli maaşlarının insanların karınlarını doyurabileceği, onurla yaşayabilecekleri bir düzleme çekilmesi için bir kanun teklifi getirmiyorsunuz? Ne getiriyorsunuz biliyor musunuz, ben size söyleyeyim: Tezkere bile getiremiyorsunuz, 3 tane süresi dolmakta olan, dolmak üzere olan tezkere var, herhangi bir kanun teklifi yok, peki ne var? Aşağı yukarı bir yıldır bekleyen uluslararası sözleşmelerin “Madem gündem bulamadık, hadi bunları da yavaş yavaş eritelim.” demek var. Ya, sorarım ben size, soruyorum ben size: Ülkenin bu kadar birikmiş sorunları varken iki buçuk aydır kapalı olan Meclisi bugün açtıktan sonra Meclisin gündemini bu kadar boş bırakma hakkına kim sahiptir?
Değerli arkadaşlar, bugün enflasyon rakamları açıklandı. Aylık 4,75 TÜİK’in açıkladığı rakam, bunun yıla düşen rakamı yüzde 61,53 yani siz ayda yüzde 5, yılda yüzde 60’ın üzerinde enflasyon alan bir memlekette gıda enflasyonunda Türkiye’yi dünyanın ilk 5’ine sokmuşsunuz, Sefalet Endeksi’nde ilk 10’una sokmuşsunuz ama diyorsunuz ki insanlara “7.500 lirayla geçinin.”
İlaveten şunu ifade etmek isterim: Türkiye’de siyasallaşmış yargı, araçsallaştırılmış yargı bu memleketin başına çok iş açmıştır, bence iş açmaya da devam etmektedir.
Şimdi, Can Atalay arkadaşımızın milletvekilliği 14 Mayıstan bu yana âdeta yargı eliyle gasbediliyor. Bunu söylemekten üzgünüm ama 14 Mayıstan bu yana bir milletvekilliği hakkını kendisine oy veren yurttaşların iradesiyle almış olan bir arkadaşımız Meclise gelemiyor. Peki, bu andan itibaren tutukluyken gelmiyor, hükümlüyken de gelmeyecek mi? Âdeta Anayasa Mahkemesinden iş kaçırarak Anayasa Mahkemesinin karar alacağı günü açıkladığı gün Can Atalay’a ve arkadaşlarına ceza verenler Anayasa Mahkemesini işlevsiz mi kılmaya çalışıyorlar?
Bitirirken iki şeye dikkat çekmek istiyorum: Birincisi, deprem bölgelerinde 850 bin bağımsız birim yıkılmıştır. “Bir yıl içerisinde bütün konutları teslim edeceğiz.” sözü verenler bugün 200 bin konutun başlamakla övünmektedirler. Teslim edilmiş bir tane konut yoktur; deprem bölgelerinde insanlar aç, açık, yağmurun altında elektriksizdirler. Kahramanmaraş Belediyesi milletvekillerine bin gıda kolisi gönderiyor. O gıda kolisini milletvekillerine değil de depremde bekleyen yurttaşlarımıza verin, belki hayırlı bir iş yapmış olursunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak da şunu ifade etmek isterim: Ecevit‘in kemiklerini sızlatanlar bugün burada Cumhuriyet Halk Partisini Atatürk çizgisinden uzaklaşmakla suçlamaktadırlar. Bu da trajikomik bir not olarak tarihe geçmiştir.
Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
Sosyal Medya Hesaplarımız