Edit Content

"Acemi Kalma Ustası"

Doç. Dr. Gökhan Günaydın

İstanbul Milletvekili
CHP Grup Başkanvekili

Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu adeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. Bu bağlamda ilk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.

İletişim

Sosyal Medya

  1. Home
  2. »
  3. TBMM
  4. »
  5. Meclis Gündemi
  6. »
  7. İmamoğlu’nu Tutuklayabilmek İçin Yaktıkları 50 Milyar Dolara 1 Milyon Ev Yenilenirdi!
bu içeriği paylaşın;

İmamoğlu’nu Tutuklayabilmek İçin Yaktıkları 50 Milyar Dolara 1 Milyon Ev Yenilenirdi!

Gökhan Günaydın TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, İBB'deki 25 yıllık AKP yönetimine eleştirilerde bulundu: "2019 öncesi yerel yönetimin hesabını yurttaşa vereceksiniz!"
Yazı Boyutu:
12px
32px

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “1994’ten 2019’a kadar Büyükşehir Belediyesini (İBB) aralıksız 25 yıl yöneteceksin, sonra diyeceksin ki, ‘Bu mesele siyaset üstüdür. Dolayısıyla bu işe siyaset karıştırmayalım.’ 2019’dan sonraki yerel yönetimin hesabını bize soracaksınız ama önceki hesabını da yurttaşa vereceksiniz. Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğundan bu yana bu memleketin 50 milyar dolarlık yedek akçesini yaktınız. 50 milyar dolara 1 milyon evin yenilenmesi mümkündür. Yani sizin için Ekrem İmamoğlu’nun içeride kalması mı, yoksa 1 milyon evin yenilenmesi mi diye sorulduğunda siz, ‘Yeter ki Ekrem İmamoğlu içeride kalsın, vatandaş çok da uygun olmayan evlerde otursa da olur’ diyorsunuz” açıklamasını yaptı.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, 23 yıllık AKP iktidarı ve 1994-2019 arasındaki İBB yönetimine eleştirilerde bulundu.

“Yaklaşan deprem gerçeğinden daha da büyüğünün geleceği gerçeğinden kendimizi uzak tutamayız. Bu çerçevede siyaset dünyasından gelen açıklamalara bakıyorum. ‘Deprem meselesi siyaset üzeridir’ diyorlar. Bu memlekette kim, herhangi bir konuda sorumluluktan kaçmak istiyor ise ‘O konuyu siyaset üzeri yapalım’ demektedir. Oysa dönem itibarıyla bu işte sorumlu olanlar, demokrasinin en temel kuralı gereği dönüp vatandaşa hesap vermek zorundadırlar. 1994’ten 2019’a kadar İBB’yi aralıksız 25 yıl yöneteceksin, sonra diyeceksin ki, ‘Bu mesele siyaset üstüdür. Dolayısıyla bu işe siyaset karıştırmayalım.’ 2019’dan sonra da biz yönettik. 2019’dan sonraki yerel yönetimin hesabını bize soracaksınız ama önceki hesabını da yurttaşa vereceksiniz. Ayrıca 2002’den bu yana 23 yıldır memleketi herhangi bir kesinti olmadan yöneteceksiniz, sonra deprem konusundaki bütün eksiklikleri bir başkasına atma gibi gerçekten yüz kızartıcı bir suçu işlemeye gayret edeceksiniz. İstanbul’da son seçimde 1 milyon fark yemiş dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı diyor ki ‘1,5 milyon acil yenilenmesi gereken ev vardır ve bunun yüzde 30’u da acilin acilidir.’ Peki ne yaptın? Merkezi hükümette ve yerel yönetimde ne yaptın?

Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğundan bu yana bu memleketin 50 milyar dolarlık yedek akçesini yaktınız. 50 milyar dolara 1 milyon evin yenilenmesi mümkündür. Yani sizin için Ekrem İmamoğlu’nun içeride kalması mı, yoksa 1 milyon evin yenilenmesi mi diye sorulduğunda siz, ‘Yeter ki Ekrem İmamoğlu içeride kalsın, vatandaş çok da uygun olmayan evlerde otursa da olur’ diyorsunuz. Yine yüzünüz kızarmadan hukukun araçsallaştırılmasından bahsetmiyorsunuz. Ekrem İmamoğlu tutuklu, avukatını gözaltına aldınız, bu sabah da avukatının avukatını gözaltına aldınız. Hala burada konuşabiliyorsunuz, insanda biraz haya olmaz mı?”

Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın konuşmasının tam metni;

Değerli milletvekili arkadaşlarım, dün İstanbul’da meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem ve 9’u 4 ve üzeri olmak üzere toplam 266 artçı deprem İstanbul’da yaşayan yurttaşlarımızı derin bir

kaygıya ve korkuya haklı olarak sürüklemiştir. En büyük tesellimiz bir can kaybının ve önemli bir mal kaybının olmamasıdır, bir kez daha böyle depremlerin meydana gelmemesi de en büyük dileğimizdir. Ancak yaklaşan deprem gerçeğinden, daha da büyüğünün gelebileceği gerçeğinden kendimizi uzak tutamayız. Bu çerçevede, siyaset dünyasından gelen açıklamalara bakıyorum “Deprem meselesi siyasetüzeridir.” diyorlar. Bu memlekette kim herhangi bir konuda sorumluluktan kaçmak istiyor ise o konuyu “Siyasetüzeri yapalım.” demektedir. Oysa dönemler itibarıyla bu işte sorumlu olanlar demokrasinin en temel kuralı gereği dönüp vatandaşa hesap vermek zorundadır.

Şimdi, ben söylüyorum, 1994’ten 2019’a kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesini aralıksız yirmi beş yıl yöneteceksin sonra diyeceksin ki: “Bu mesele siyasetüstüdür. Dolayısıyla bu işe siyaset karıştırmayalım.” Ben diyorum ki 2019’dan sonra da biz yönettik, 2019’dan sonraki yerel üretimin hesabını bize soracaksınız ama önceki hesabını da yurttaşa vereceksiniz. Ha, ayrıca, 2002’den bu yana yirmi üç yıldır memleketi herhangi bir kesinti olmadan yöneteceksiniz, sonra deprem konusundaki bütün eksiklikleri bir başkasına atma gibi gerçekten yüz kızartıcı bir suçu açıkça işlemeye gayret edeceksiniz. Bunu niye söylüyorum, biliyor musunuz? İstanbul’da son seçimde 1 milyon fark yemiş dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı diyor ki: “1,5 milyon acil yenilenmesi gereken ev vardır ve bunun yüzde 30’u da acilin acilindedir.” Peki, ne zamandan beri bu böyle? Herhâlde otuz yıldan, kırk yıldan beri bu böyle. Peki, ne yaptın? Ne yaptın, soruyorum; merkezi Hükûmette ne yaptın, yerel yönetimde ne yaptın? Ha, diyebilirler ki: “Memleketin kaynağı yeterli değil.” Ben size söyleyeyim: Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğundan bu yana bu memleketin 50 milyar dolarlık yedek akçesini yaktınız. 50 milyar dolara 1 milyon evin yenilenmesi mümkündür. Yani sizin için “Ekrem İmamoğlu’nun içeride kalması mı yoksa 1 milyon evin yenilenmesi mi?” diye sorulduğunda, siz “Ekrem İmamoğlu yeter ki içeride kalsın, vatandaş çok da uygun olmayan evlerde otursa da olur.” diyorsunuz. Sonra, burada, yine, yüzünüz kızarmadan, hukukun araçsallaştırılmasından hiç bahsetmiyorsunuz. Ekrem İmamoğlu tutuklu, Ekrem İmamoğlu’nun avukatını gözaltına aldınız, bu sabah da Ekrem İmamoğlu’nun avukatının avukatını gözaltına aldınız; hâlâ burada konuşabiliyorsunuz. İnsanda biraz hayâ olmaz mı arkadaşlar? Ayrıca, söyleyeyim size: Ekrem İmamoğlu, evet, hapishanede; Selçuk Özdağ da… Düzeltiyorum, çok özür dilerim, Ümit Özdağ da hapishanede. Çok özür dilerim Selçuk Başkanım, ağzımdan alsın.

Sonra, Selahattin da içeride. Bu 3’ünün ortak özelliği ne? Bu 3’ünün ortak özelliği, olası bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde en güçlü adaylar olmaları. Yani siz adaylarımızı içeriye atarak elimine etmeye çalışacaksınız, sonra da gelip bize burada hukuktan bahsedeceksiniz. Gerçekten bunlar biraz ar duyma meselesidir. Ha, diyorsanız: “Vatandaşın parasını çaldınız.” Bakın, size bir teklifi getirdim -esas no. (2/3040)- ben verdim, diyorum ki: “Siyasete giren herkesin, istisnasız bütün milletvekillerinin, Cumhurbaşkanlarının, yardımcılarının, bakanların, yardımcılarının, belediye başkanlarının siyasete girmeden beş yıl evvelki mal varlıkları MASAK tarafından araştırılsın, saptansın, raporlansın; siyasette her yılki durumları da raporlansın. (CHP sıralarından alkışlar) Bunlar adliyeye konu olamıyor mu? Savcıları, hâkimleri etki altına alıyorsunuz; bunların davasını açtırmıyor musunuz? Hiç olmazsa, devletin malını kim çalıyor, vatandaş görsün; var mısınız? Atıp tutmakla olmuyor bunlar, hadi, göreyim kahramanlıklarınızı; bunun altına imza atın, ben de diyeyim ki gerçekten temiz siyaset istiyorlar. Biriniz imza atamazsanız burada nutuk dağıtmamalısınız. Bunun ı özellikle çizmek isterim.

Ha, söyleyeyim: Bir de burada bir manda ve himaye meselesidir gidip duruyor. Açıkça söyleyemiyorlar da böyle bizim gruba kaçamak kaçamak bakıyorlar, manda ve himaye! Ben size söyleyeyim: Bu grup Mustafa Kemal Atatürk’ün, Deniz Gezmiş’in, Bülent Ecevit’in grubudur. Dolayısıyla, kiminle nasıl konuştuğunuzu bir kere bilerek konuşacaksınız.

Ayrıca “Özgür , tam bağımsız Türkiye.” diye bağırıyoruz tünelde, kolluk kuvvetleri “Kanunsuz slogan atıyorsunuz.” diyorlar. Soruyorum ya: Hangisi kanunsuz, özgür Filistin mi kanunsuz, tam bağımsız Türkiye mi kanunsuz, hangisi? Hangi manda ve himayeden bahsediyorsunuz? Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan tanıdı; gıkınızı çıkarabildiniz mi, gıkınızı çıkarabildiniz mi?

Bakın, 50 binden fazla insan ‘de öldü, Trump “Hicret edeceksiniz.” diyor “Burayı boşaltacaksınız.” diyor; Trump’a gıkınızı çıkarabildiniz mi? Yani “manda ve himaye” lafını ağzınıza almadan evvel kime karşı ağzınıza aldığınızı 50 kere düşüneceksiniz.

Nihayetinde şunu söyleyeyim: Cumhuriyetin kurucu partisinin Birinci Meclisten Anıtkabir’e doğru ünü engellemeye çalışırsanız, o yasal bir barikata değil, cumhuriyet karşıtı bir engele dönüşür, biz de onu kırar geçeriz.

Teşekkür ederim.

Haber Galeri:

Bu İçerik 124 Kez Görüntülendi.

Sosyal Medya Hesaplarımız

Bu Sayfayı Paylaşın