CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın 14 Kasım 2023 – TBMM Genel Kurulu’ndaki değerlendirmeleri; Değerli arkadaşlar, sizlerle en son 9 Kasım Perşembe günü ayrılmıştık. Siz 9 Kasımdan sonra memleketlerinize gittiniz, dinlendiniz, tatil yaptınız, geldiniz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu perşembe gecesinden sonra, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisini bir an bile yalnız bırakmadan adalet nöbetini sürdürdü. Neden yapıyor bu işi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu? Yok saydığınız bir şey var: Türkiye’de Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kavgasıyla sınırlı olmayan, mahkeme kararına konu olan milletvekili arkadaşımızla sınırlı olmayan, derin bir devlet krizi yaşanıyor. Bu devlet krizi içerisinde bazı hâkimler Türkiye Büyük Millet Meclisinin çoktandır göremediğimiz Başkanına ayar vermeye kalkıyor. Biz her konuşmamıza “Gazi Meclis” diye başlayan nutuklar atıyoruz ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığının sıfırlandığı bu sürece ilişkin ağzımızı bile açamıyoruz. Numan Kurtulmuş bu Meclisin Başkanı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi kendisine kararında diyor ki: “Sen nasıl olur da benim kararımı Mecliste okutmazsın.” Numan Kurtulmuş, bunun üzerine bir Danışma Kurulu toplantısı yapacağına söz verdiği hâlde o tarihten bu yana ölü taklidi yapıyor arkadaşlar, ölü taklidi. Ölü taklidi yapan sadece Numan Kurtulmuş olsa keşke; burada bir derin devlet krizi yaşanıyor, ne beklenir gruplardan? Gruplar danışma kurullarında bir araya gelir, memlekette herkesin konuştuğu bir kriz hakkında ortak bir genel görüşme açılması talep edilir.
İlginizi çekmiyor, ilginizi çekmediğini biliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığından konuşuyoruz, onurundan konuşuyoruz ve burada gruplar bir araya gelerek bir genel görüşme bile açamıyoruz, Angola’yla ilgili uluslararası sözleşmeyi konuşurken kenarından köşesinden yargı krizini konuşuyoruz. Arkadaşlar, ayıp değil mi ya? Yani bu memlekette bir yargı krizinin, bir devlet krizinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde başlığını koyarak gündem dahi yapılamamış olması bizi üzmüyor mu? Hepimiz gidip normal hayatımıza, normal siyasi faaliyetlerimize devam mı edeceğiz? Bu olağanüstü durumla ilgili herhangi bir planınız var mı, bir çözme çabanız var mı? Arkadaşlar anlatıyorlar, Anayasa Mahkemesinin tavrını anlayamıyorlarmış. Vallahi, ben Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin, ikisinin de yargının bağımsızlığı için çalıştığı kanaatinde değilim ama şunu biliyorum: Anayasa Mahkemesinin bir milletvekili arkadaşımızın tutukluluğuna ilişkin verdiği karar ilk kararı değildir, milletvekilliği tutukluluğuna ilişkin defalarca benzer kararlar vermiştir. Anayasa Mahkemesi eleştirilse eleştirilse daha evvel yerleşik içtihatlarına rağmen neden yalnızca 9 üyenin ona olumlu oy verebildiği; 5 üyenin neden ret, 1 üyenin neden çekimser kaldığı yönüyle eleştirilebilir. Anayasa Mahkemesi bu kararını çekinceli bir şekilde verdi, şimdi bu memlekette ne yapılıyor? Arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinde ret kararı veren, başka bir deyişle Can Atalay’a hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin gazetelerde boy boy fotoğrafları gösteriliyor, onlar gayrimillî ve terörist ilan ediliyor. Hepimizin bu devletin bekasıyla ve bu devletin yönetimiyle ilgili sorumluluğu vardır, bu devletin böyle yönetilemeyeceği konusunda da açık hüküm hepimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Dolayısıyla vatandaş bizi gözlüyor, yurttaş bizi gözlüyor; Meclisin saygınlığını ve Meclisin ciddiyetini sağlamak zorundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işe el koymalı ve çözmelidir, çözmenin de yolları vardır. Ha, şunu duyuyoruz: Cumhurbaşkanı bu işe hakem olacakmış. Arkadaşlar, siz onu 2017 Anayasa değişikliğinden itibaren kaybettiniz. Memlekette gerçekten eskiden cumhurbaşkanları bu işlerde hakem olurdu ama Cumhurbaşkanı ne zaman bir partinin Genel Başkanı oldu, aynı zamanda Cumhurbaşkanı oldu; bu neye benzer biliyor musunuz?
Fenerbahçe-Galatasaray maçında Fenerbahçe’nin Başkanının hakem olmasını talep etmeye benzer. Herhâlde o hakemlikten bir şey çıkmayacağını hepimiz biliyoruz. Bir de diyorsunuz ki: “Gelin, Anayasa değişikliği yapalım, bunu çözelim.” Çözelim, Türkiye’yi mahveden, oluştuğu günden bu yana demokrasi, hukuk ve ekonomi bırakmayan bu hükûmet sisteminden vazgeçin, doğru dürüst bir demokrasinin çabası içine girelim ama derdiniz ne biliyor musunuz? Anayasal denetim yapan Anayasa Mahkemesini ortadan kaldırmak, 50+1 kuralını ortadan kaldırmak ve Cumhurbaşkanının yeniden, bir kere daha seçilmesine yönelik düzenleme yapmak. Yani her krizden bir başka poz çıkarmaya çalışıyorsunuz. Arkadaşlar, bu kafayla bu memleket yönetilemez. Ben herkesi ciddiyete davet ediyorum. Türkiye’nin ağırlaşan sorunlarını hiç olmazsa ele alabilecek bir sorumluluğa bütün grupları davet ediyorum.
Sosyal Medya Hesaplarımız