Doç. Dr. Gökhan Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Ünsal Ban’ın kaçmasının ardından açığa çıkan rüşvet ağı iddialarını ve İBB’ye yönelik soruşturmaları sert sözlerle eleştirdi.
Yurt Dışı Yasağına Rağmen Ünsal Ban Nasıl Kaçtı?
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, konuşmasına son günlerin en sıcak gelişmesi olan Ünsal Ban’ın yurt dışına kaçışıyla başladı. Ban’ın 4 ayrı davadan yargılandığını ve bunlardan üçü hakkında yurt dışı çıkış yasağı bulunduğunu hatırlatan Günaydın, bu olayın basit bir kriminal vaka değil, Türkiye’nin yönetim biçiminin bir işareti olduğunu savundu.
Günaydın, kaçma şüphesiyle İBB yöneticisi Mahir Polat’ın ve eski İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa’nın ev hapsinde olduğunu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu bulunduğunu belirterek, “Ünsal Ban’ı kim Türkiye’den uçurdu? Bu, AKP’nin iktisat düzeni üzerinden okunmalıdır” dedi ve bu durumu yargıdaki çifte standart olarak nitelendirdi.
Taşkesenlioğlu Ailesi Üzerinden Rüşvet Çarkı Eleştirisi
Günaydın, eski AKP milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun İngiltere’deki çiftlik, Afrika’daki madenler, 82 milyon TL’lik yat ve 180 milyon dolarlık parası gibi devasa servetini sorguladı. Kendisi hakkında 213 suç duyurusu bulunmasına rağmen “kovuşturmaya yer yoktur” kararı verilmesini eleştiren Günaydın: “AKP’li vekilseniz dokunulmazlığınız devam ediyor. Çünkü siz bir rüşvet ağının içindesiniz” ifadelerini kullandı.
Ailenin bir diğer üyesi olan eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun 16 yıl Bank Asya yöneticiliği yapmasına rağmen ceza almaması ve sonrasında kritik görevlere getirilmesini de eleştiren Günaydın, bu düzenin “mafya düzeni” ve “rüşvet çarkı” olduğunu söyledi.
İBB ve ABB’ye Yönelik Siyasi Araçsallaştırma
CHP’li Günaydın, yargının siyasetin aracı haline getirildiğini iddia ederek, İBB ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne (ABB) yönelik yeni adımları kınadı:
Nuri Aslan Soruşturması: İBB Başkan Vekili Nuri Aslan hakkında, “kamu görevlisine direnme” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemli soruşturma açılmasını “yargıyı araçsallaştırma” olarak değerlendirdi.
Mansur Yavaş’a İftira: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istenmesini eleştirdi. Yavaş’ın 37 adet alt ve üst geçit projesini tamamladığını belirterek, “Ankara’yı 25 yıl parsel parsel satanlar dolaşırken, Mansur Yavaş’a yönelik iftiralarınız vatandaşın gönlünde ancak nefretle karşılanır” dedi.
“Mal Varlığı Araştırılsın” Teklifi
Günaydın, rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla mücadele için 2015 yılında verdiği kanun teklifini yeniden gündeme getirdi. Teklif, cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri ve belediye başkanlarının kendileri ve birinci derece yakınlarının siyasetten 5 yıl önceki mal varlıklarının MASAK tarafından raporlanmasını ve bu raporların gizli kasalarda değil, internetten halka açıklanmasını öngörüyor. Günaydın, “Azıcık kendinize güveniyorsanız bir AKP milletvekili bunun altına imza atsın” çağrısı yaptı.
Konut Projeleri Gerçekçi Değil
AKP’nin konut vaatlerini eleştiren Günaydın, depremde yıkılan 640 bin konutun hala teslim edilemediğini hatırlattı. Yeni Yuvam Projesi’nde aylık 66 bin ila 150 bin TL’lik taksitlerin ev sahibi olmayan vatandaşlar için imkânsız olduğunu belirterek, projenin sadece “bir avuç yandaşa hizmet edeceğini” savundu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın konnuşmasının tam metni;
Günaydın arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiye bir olağandışı işle yeniden karşılaştı. Ünsal Ban denilen kişi bu sabah yurt dışına kaçtı. Peki, nedir Ünsal Ban’ın önemi? Ünsal Ban bugüne kadar 4 ayrı davadan yargılanıyor ve bunlardan üçü hakkında da yurt dışı çıkış yasağı ile cezalandırılmış bulunuyordu. Sedat Peker’in iddiaları ve daha sonra ortaya çıkan belgelerden de anlaşıldığı üzere, eski eşi AKP’nin 25, 26, 27’nci Dönem Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ve onun kardeşi SPK Başkanı ile birlikte sermaye artırımı yapan şirketlerden rüşvet aldıkları iddiası ile hakkında çok sayıda isnat vardı. Daha evvel tutuklanmıştı. 36 gün tutuklu kaldıktan sonra etkin pişmanlıktan yararlanmak sureti ile tahliye edilmişti.
Şimdi hakkındaki iddialar hiçbir şekilde bir somut gerçekliğe ve maddi yargıya kavuşturulmamış olan bir kişi nasıl oluyor da yurt dışına kaçabiliyor ve hakkındaki yargılamayı sonuçsuz bırakabiliyor? Peki, biz Ünsal Ban’ın kaçışını sadece bir kriminal vaka olarak değerlendirebilir miyiz? Örneğin eski genel müdürümüz, eski kaymakam, eski Mülkiye müfettişi Şafak Basa kaçma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle ev hapsi ile cezalandırılmış ve halen ev hapsindeyken, Türkiye’nin en iyi restoratörlerinden ve tarihi yapıları korumasıyla ünlü sevgili Mahir Polat kardeşimiz hâlâ ev hapsi altındayken, Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı kaçma şüphesi nedeniyle tutuklu bulunuyorken Ünsal Ban’ı kim Türkiye’den uçurdu? İşte bu soru Türkiye’nin nasıl yönetildiğinin bir işaretidir ve Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomi politiğin aslında çektiğinizde gelecek olan ipucudur. Çünkü Ünsal Ban tek başına bir kişi değildir. Ünsal Ban ne yaptıysa Zehra Taşkesenlioğlu ile beraber yapmıştır, aslında onun da kardeşi olan SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile birlikte yapmıştır. Dolayısıyla Ünsal Ban’ın yaptıklarını, yani sadece Türk Hava Kurumu’ndaki faaliyetleri Türk Hava Kurumu’nun eski rektörlüğü üzerinden değil, AKP’nin eski milletvekili AKP’nin SPK Başkanı ve AKP’nin iktisat düzeni üzerinden okumak lazım.
Bakın burada Zehra Taşkesenlioğlu’nun bilinen bir fotoğrafı var. Bir kere daha gösteriyorum. 1972 doğumlu. 25, 26, 27’nci Dönemde üç dönem milletvekilliği yapmış. Nasıl bir zeka küpü ki bu kadın İngiltere’de çiftliği, Afrika’da madenleri, 82 milyon TL’lik yatı, 100’e yakın mal varlığı, AVM’leri, 180 milyon dolar parası ve 2,5 kilo altını var. Ben bir kere daha soruyorum: Zehra Taşkesenlioğlu nasıl bir zeka küpü ki, fani yaşamında böylesine büyük bir serveti elde etmiş?
Bu serveti alın teriyle yapanlara hiçbir sözümüz yoktur. Ancak bu kişi hakkında 213 suç duyurusu vardır. 213 suç duyurusu, milletvekilliği döneminde dokunulmazlığı olduğu gerekçesiyle işleme konulmamıştır. Milletvekilliği bittikten sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında yazdığını, 19 Temmuz 2021 tarihli yazıyı aynen okuyorum:
“Sedat Peker isimli şahıs tarafından 27 Ağustos 2022 tarihinde Twitter isimli sosyal medya paylaşım sitesinde yapılan paylaşımlarda, olay tarihinde 27’nci Dönem milletvekili olan Zehra Taşkesenlioğlu ve diğer bazı kişilerin kurmuş oldukları rüşvet ağını ortaya koyan belgelere yer verildiğini; ihbar edilen Zehra Taşkesenlioğlu’nun kardeşi Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun 16 yıl Bank Asya’nın yöneticiliğini yaptığını; sonrasında SPK Başkanlığı görevine getirildiğini, kardeşi olan, ihbar edilen Zehra Taşkesenlioğlu ile birlikte Marka Yatırım Holding sahibi Mine Tozlu Siniren’den rüşvet istediklerinin bu şekilde bir rüşvet ağı kurduklarını bildirildiği, bu nedenle ihbar edilen Zehra Taşkesenlioğlu hakkında yasal gereğinin yapılmasını talep edildiği anlaşılmıştır.”
Peki, hakkında 213 suç duyurusu bulunan, 3 dönem milletvekilliği yapmış, bu isnatlarla muhatap olan Zehra Taşkesenlioğlu hakkında savcılık bu yazıyı yazdıktan sonra sizce ne karar vermiştir? Aynen verdiği karar şu:
“Üzerine atılı suçu işlediğine dair hakkında kamu davası açılmasını haklı kılacak nitelikte kesin, yeterli ve inandırıcı bir delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer yoktur.”
İşte bu kadar basit… Dünyanın malını götürebilirsiniz. AKP’li vekilseniz vekilken dokunulmazlığınız var. AKP vekilliğiniz bittikten sonra dokunulmazlığı sürüyor. Çünkü siz bir rüşvet ağının içindesiniz. Sizi yakalarlarsa diğerleri de yakalanacak. Onun için aslında korumanız fiilen devam ediyor.
Peki, Ali Fuat Taşkesenlioğlu? Yani aslında Zehra’ya ve Ünsal’a bu rüşvet işlerini yaptıran kişi kim, ona bakalım. 1996-2012’de, yani 16 yıl süreyle Bank Asya yöneticiliği yapmış. Bank Asya’ya mevduat yatıran-çeken insanlar 6 yıl 3 ay örgüt üyeliğinden suçlamayla ceza alırken, hapiste yatarken Bank Asya yöneticisi 1996-2012. Sonra ne oluyor? En ziyade müsaadeye mazhar aile oldukları için boş mu kalsın çocuklar? 2012-2014 yılları arasında Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu üyeliği, 2014’te Halk Bankası Genel Müdürü. Ancak gariban çocuk bir genel müdürlük maaşıyla idare mi etsin? Aynı zamanda Halk Hayat ve Emeklilik AŞ Yönetim Kurulu Başkanı, Halk Sigorta AŞ Yönetim Kurulu Başkanı, Halkbank Belgrad Yönetim Kurulu Başkanı.
Sonra 2014-2018’de Halk Bankası’ndaki macera bitiyor. Nerede başlıyor? Sermaye Piyasası Kurulu başlıyor. Sermaye Piyasası Kurulu’nda 2018-2022 arasında başkan. Öyle bir SPK Başkanı düşünün ki şirketlerin sermaye artırımı çerçevesinde kardeşine ve kardeşinin eşine çıkar sağlıyor, kendine çıkar sağlıyor, rüşvet elde ediyor. İşte AKP’nin iktisadi düzeni bundan ibarettir.
Peki, 2022’de Ali Fuat Taşkesenlioğlu SPK Başkanlığı’nı kime bırakıyor? SPK konusunda uzman, liyakat sahibi bir kişiye mi bırakıyor? O da Milli Savunma eski Bakanı Vecdi Gönül’ün oğlu İbrahim Ömer Gönül. Ya Vecdi Gönül yıllarca milletvekilliği, bakanlık yapmış, mahdumu işsiz mi kalsın? İşte Ali Fuat Taşkesenlioğlu gider, İbrahim Ömer Gönül gelir ve SPK Başkanlığı da böylece yürütülmüş olur.
Ben bir kere daha söylüyorum: Bu düzen Türkiye’yi mahveden AKP’nin iktisat düzenidir, mafya düzenidir, rüşvet çarkıdır. Bunların hakkıyla soruşturulması ve kovuşturulması yapılmadan bu memleketin düze çıkma ihtimali yoktur. Ben söyleyeyim, Mecliste atan tutan çok kişi var. Bunları görüyoruz. Ben bir kanun teklifi verdim. Hangi tarihte vermişim kanun teklifini? 7 Nisan 2015’te. Diyorum ki bu kanun teklifinde: Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcıları, bakan, bakan yardımcıları, tüm milletvekilleri, tüm belediye başkanları yalnızca kendileri değil, birinci derece yakın akrabaları ile birlikte siyasete girmeden 5 yıl evvelki mal varlıkları MASAK tarafından saptanacak ve raporlanacak. Sonra siyasete girdikleri andan itibaren her yıl -5 yılda bir değil- sadece beyanat vermeyecekler, o beyanatın doğru olup olmadığı MASAK tarafından saptanacak, raporlanacak. MASAK elinizde, bunu yapın diyoruz. Sonra bunlar Meclisin gizli kasalarına konulmayacak, Cumhurbaşkanlığının gizli kasalarına konulmayacak. Bunlar internetten açıklanacak. Vatandaş seçtiği milletvekilinin, seçtiği belediye başkanının, seçtiği cumhurbaşkanının, bakanın yakınlarıyla beraber siyasetten zenginleşiyor mu yoksa yoksullaşıyor mu? Vatandaş bunu bilecek. Çağdaş bir hukuk devleti ise burası, azıcık kendinize güveniyorsanız işte vermişim 7 Nisan’da, bir AKP milletvekili bunun altına imza atsın. Özellikle Meclis kürsüsünde atıp tutan milletvekillerini davet ediyorum ki, birisi bunun altına imza atsın ve böylece mal varlıklarımız, benimki de, kim istiyorsa onunki ile birlikte araştırılsın. Memleketin temiz ellere ihtiyacı var. Elleri zaten omuzlarına kadar kirlenmiş olanların bir temiz eller operasyonu yürütebilmesinin mümkünü yoktur.
Değerli arkadaşlar, AKP bugüne kadar bir algı operasyonu ile geldi. Bunlardan bir tanesi de vatandaşın barınma krizinin istismar edilmesidir. Bugüne kadar hep dediler ki: “Size ev yapacağız, sizi ev sahibi yapacağız.” 2019’da “2-3 yıl içerisinde 100.000 konut bitireceğiz ve size ucuz vadelerle vereceğiz” dediler. 2022’de “250 bin konut yapacağız, 3 4 yıl içerisinde teslim edeceğiz” dediler ve her iki vaadin de çok sayıda mağduru nereye gitseniz karşınıza çıkıyor. 2023’te büyük bir deprem oldu, 640 bin bağımsız konut yıkıldı. “Bunu bir yıl içerisinde teslim edeceğiz” dediler, daha yüzde 35 seviyesindeler.
Şimdi 2025’te bir Yeni Yuvam Projesiyle “aylık 66 bin ila 150 bin TL’lik vadelerle ben seni konut sahibi yapacağım” diyor. Ben soruyorum size: Evi olmayan bir insan ayda 66 bin lira ya da ayda 150 bin lirayı nasıl ödesin arkadaşlar? Herkesi kendiniz gibi mi sanıyorsunuz? Dolayısıyla bu da olsa olsa bir avuç yandaşa hizmet edecek bir başka proje.
Şimdi yüzyılın konut projesi. Artık diyorlar ki: “Sizi ev sahibi yapamadık, bari uygun kiralı ev yapalım size. 560 bin sosyal konutu üreteceğiz ve kira çerçevesinde vatandaşlarımıza sunacağız.” Ben söyleyeyim size: Viyana’da bu iş 120-130 yıldır yapılıyor, bir sosyal demokrat belediye. Çok geç kaldınız. Ne zaman yapsanız kârdır vatandaş açısından. Ancak bunu da istismar etmeyin. Hiç olmazsa bu projeyi hayata geçirebilecek bir gücünüz, bir yanınız olsun.
Değerli arkadaşlar; kendileri bu kadar kirli olanlar bir taraftan da bizim arkadaşlarımıza her gün başka iddialarla, isnatlarla, iftiralarla gelmekten çekinmiyorlar. Şu iddianame 8 Ekim 2021 tarihli. Bu iddianame Ankara Büyükşehir Belediyesinin konser soruşturmasına ilişkin iddianame. Bunun herhangi bir yerinde Mansur Yavaş ne suçlu olarak, ne sanık olarak, ne tanık olarak yer almıyor. Burada bir iç denetim raporu yapılmış, Sayıştay raporları yapılmış, Mülkiye müfettişleri raporları yapılmış, Mansur Yavaş’ın bu konuyla herhangi bir ilgisinin olmadığı ortaya konulmuş. Ama şimdi bir algı yürütmek için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İçişleri Bakanlığından soruşturma yapma izni istiyor Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında. Ben söyleyeyim; Ankara’yı 25 yıl parsel parsel satanlar ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşırken, Mansur Yavaş’a yönelik iftiralarınız ve ona yürüme çabalarınız vatandaşın gönlünde ancak nefretle karşılanır. Bunu bu kadar açık söylüyorum.
Tabii her gün bir başka iftira; Mansur Yavaş trafiği çözülmez noktaya getirmiş Ankara’da. Sanki 25 yıl Ankara’yı ben yönettim. Peki, ne yapmış? Mansur Bey bana bir bilgi notu yolladı. Diyor ki: “Göreve geldiğim günden bugüne 37 adet alt üst geçit ve köprülü kavşak ve viyadük projesi planladım. Bunlardan 33’ünü tamamladım, 4’ü devam ediyor” diyor. Tamamladıkları: Sincan OSB’den Şaşmaz’a, Panora-TRT Yaşamkent’e, Samsun Yolu Kayaş’tan Mavi Göl’e, Mamak-Kıbrıs Köy-Karapürçek bağlantıları, İstasyon Caddesi üzerindeki 5 ayrı köprü ve bağlantıları. Devam edenler de var, 4 tanesi de devam ediyor.
Ayrıca diyor ki Mansur Yavaş: “Alternatif 5 yeni bulvar hattı açtım, bunların uzunluğu 18 kilometredir” diyor. Etimesgut Halk Ekmek-Sabancı Bulvarı bağlantısı, Hacettepe kavşağı- Sabancı Ankara Bulvarı bağlantısı, İstasyon Caddesi alternatif bulvarı, İncek Bulvarı Niğde-Adana otoyolu bağlantısı, İvedik-Hurdacılar-Saray-Pursaklar-Hava Yolu bağlantısı. Ben soruyorum; Mansur Yavaş böylesine engellemelere ve kısıtlamalara rağmen yatırıma devam ederken hakkında iftira etmekten utanmıyor musunuz?
Bir başka önemli konu da işte su meselesi. Kimse su alamıyor. Arkadaşlar bakın, 15 Eylül’den 9 Ekim’e kadar Ankara’ya günde verilen su miktarı 1.4 milyon metreküple 1.1 milyon metreküp arasında değişiyor. İşte bu kadar basit. Ankara’yı susuz bırakmışlar… Su kesintileri var. İvedik’te bir tamirat işi devam ediyor, bitmek üzere. O kısa süre içerisinde bittiği zaman kısmi su kesintileri de sona erecek. Dolayısıyla iftiralarınızı hakkıyla ve maddi gerçeklerle karşılamaya devam edeceğiz.
Şimdi biraz evvel dedim ya, İSKİ Genel Müdürü tutuklu, bizim Mahir Polat eski İBB Genel Sekreter Yardımcımız. İkisi de ev hapsinde, çok sayıda arkadaşımız tutuklu. Ekrem İmamoğlu 19 Mart’tan bu yana tutuklu. Türkiye Belediyeler Birliği Başkanıydı, sonra yerine Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekili olarak seçildi. Sonra gittiniz Zeydan Karalar’ı da tutukladınız. Aslan gibi yatıyor 67 yaşında adam. Hiçbir şekilde bir gram gerileme yok, inancı ve kararlılığı yerinde. Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarını tutukladınız. Mehmet Pehlivan kuyu tipi cezaevinde Çorlu’da kalıyor ve aslan gibi dosya çalışıyor kuyu tipi cezaevi içerisinde. Sonra Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde vekaletini bıraktığı Nuri Aslan’a da dün kamu görevini yapmakta olan görevliye direnme suçundan suç isnadıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemli bir başka soruşturma daha açtınız.
Ben söyleyeyim size, bir kere daha ifade edeyim; yargıyı araçsallaştırarak bir yere varamazsınız. Siyaset siyasetçiler arasında yapılır. Savcının, hakimin arkasına saklanarak siyaset yapmaktan vazgeçin. Çıkın karşımıza, gelin o sandığı getirin vatandaşın bunca iftiranıza rağmen neye oy vereceğini hep beraber görürsünüz.
Bitirirken de şunu söyleyeyim. Bir komisyon çalışması aylardır sürüyor, dinleme faaliyetleri de devam ediyor. İşte Ekim geldi, Kasım geldi, nereye ulaşacağı da belli değil. Ben ifade edeyim ve açıkça sorayım: Bu komisyon devam ediyor. Peki, sizin 16 siyasal parti var Mecliste, 12’sinin altına imza attığı, insan haklarına aykırı antidemokratik kayyım düzenlemesini ortadan kaldırmanız için komisyon çalışmasını beklemenize gerek var mı? AYM ve AİHM kararlarına uymanız için komisyon çalışmalarını beklemenize gerek var mı? Bir taraftan süreç yürütülürken, “Abdullah Öcalan Meclise gelsin konuşsun denirken, milletvekilleri oraya gitsin, onu dinlesin derken İstanbul’da haklarında herhangi bir soruşturma olmayan Kürt insanları belediye meclis üyesi yaptı diye bizim Şişli Belediye Başkanımız, bizim Esenyurt Belediye Başkanımız ve meclis üyelerinin Kent Uzlaşısı üzerinden tutuklu bulunması ayıbına bu memleket daha ne kadar tahammül edecek? Daha ne kadar bu memleketi utandıracaksınız?
Siyasi görüşü ne olursa olsun tutuklu bulunmasında ciddi sakınca bulunan hasta mahpusların serbest bırakılmasına yönelik adli tıbbın özgürce çalışmasını sağlamak komisyon çalışmasıyla ilgili mi? Bırakın adli tıp üzerine yemin ettiği tıp mesleğinin gereğini yapsın ve hasta olanlar serbest bırakılsın.
Nihayet iddianame yok ortada, Ekrem İmamoğlu’nun kaçma şüphesi var diye tutuklu bırakmanın bir anlamı var mı? Ekrem İmamoğlu kaçmayacak. Ekrem İmamoğlu aslan gibi duruyor. Siz ondan korktuğunuz için onu tutukluyorsunuz. Dolayısıyla bütün bu memleketin her geçen gün bir kere daha utandığı insanlık ayıplarından vazgeçin. Türkiye’yi ilk fırsatta erken seçime götürelim ve bu memleketi demokrasi güçlerinin dayanışmasıyla yaşanabilir bir memleket haline hep beraber döndürelim diyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. Buyurun.
Hakkında 3 ayrı yurt dışına çıkış yasağı var. Daha önce de yurt dışına çıkma teşebbüsünde bulunmuş… Yunanistan’a kaçarken yakalanmış. Bir daha kaçıyor. Bu noktada Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı ile bir temasınız oldu mu?
- Arkadaşlar kaçması bu sabah oldu, bugün gündeme getiriyoruz. Hem yazılı soru önergelerinizi vereceğiz hem de her ikisiyle beraber temas edeceğim hem Adalet Bakanı ile hem İçişleri Bakanı ile. Çünkü kabul edilebilir değil. Bu bir kaçma işi değil, bu bir kaçırılma işidir. Bunu açıkça ifade etmek isterim.
Tekrar bir yakalama kararı çıkartılmış.
- Yani komik gelmiyor mu? Hani üç ayrı yurt dışına çıkış yasağı var. O yasak kaldırıldı mı kaldırılmadı mı tartışması bir taraftan devam ediyor. Adam yurt dışına çıktıktan sonra yeniden yakalama kararı veriyorsun ve bir kere daha söylüyorum, karşılaştırıyorum: Eski kaymakam, eski Mülkiye müfettişi, İSKİ genel müdürü ev hapsinde olmaya devam ediyor. Yani yurt dışına çıkış yasağını uygulayamamak ne demek Türkiye Cumhuriyeti için? Yurt dışına çıkış yasağı varsa çıkamaz. Yurt dışına çıkış yasağının yeterli olmadığı durumlarda adli kontrolün bir üst derecesi olan ev hapsini Ünsal Ban için acaba neden uygulamadın? İBB soruşturmalarında şakır şakır uyguluyorsun da burada niye uygulamadın?
Yargı Paketi Meclise sunulması ve burada da LGBT’lere ilgili düzenlemeler var. Hapis cezası öngörülüyor. Taslağa göre doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunanlar ya da bulunmayı alenen teşvik edenler, övenler 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Taslak bu şekilde, sizin yorumunuz nedir?
- Biz henüz taslağı görmedik, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve komisyona gelmedi. Komisyona gelecek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yetkili kurullarında konuşacağız, düşüneceğiz, değerlendireceğiz ve tavrımızı ortaya koyacağız. Şu çok açık ki Adalet ve Kalkınma Partisi bazı değer yargılarının arkasına saklanarak ucuz siyaset peşindedir. Yargı paketinde ne olacağını göreceğiz. Toplumun beklentileri var. Toplumun beklentilerini mi karşılayacaksın yoksa kendi ucuz siyasetini mi örmeye çalışacaksın? Bunu hep beraber göreceğiz.
Evet teşekkür ederim arkadaşlar.
Sosyal Medya Hesaplarımız