Edit Content

"Acemi Kalma Ustası"

Doç. Dr. Gökhan Günaydın

İstanbul Milletvekili
CHP Grup Başkanvekili

Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu adeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. Bu bağlamda ilk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.

İletişim

Sosyal Medya

  1. Home
  2. »
  3. TBMM
  4. »
  5. Basın Açıklamaları
  6. »
  7. AKP Sorumluluktan Kaçamaz!
bu içeriği paylaşın;

AKP Sorumluluktan Kaçamaz!

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: "Biz 2019'dan sonraki sürece ilişkin hesabımızı vereceğiz, bizden evvelin de hesap vermesini talep edeceğiz"
Yazı Boyutu:
12px
32px

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, İstanbul depremine ilişkin, “Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki; ‘yaşanılanları siyasete alet etmeyelim’. Peki Murat Kurum ne diyor; ‘İstanbul özelinde 1,5 milyon riskli bina var bunların yüzde 30’u acilen dönüştürülmesi gereken binalar’. Bunu söyleyen 23 yıllık iktidarın bugünkü bakanı, en son İBB ı. Acaba sorumluluk kimde? Devlet Bahçeli’ye kalırsa sorumlu son 5 yıl. ‘Ayrıca İstanbul bunu yapacak ellere teslim edilmelidir’ diyor. Biz 2019’dan sonraki sürece ilişkin hesabımızı vereceğiz, bizden evvelin de hesap vermesini talep edeceğiz” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, İstanbul’da meydana gelen depremlerle ilgili TBMM’de toplantısı düzenledi.

İstanbul depremine ilişki gereken tedbirlerin, AK Parti hükümeti ve geçmiş dönemdeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimlerince alınmadığını belirten Günaydın, CHP olarak 2019 yılından 2025 yılına kadar olan dönemde deprem hazırlığı konusundaki hazırlıklara ilişkin kendilerinin hesap vermek zorunda olduklarını söyledi.

“AKP’nin depremle ilgili sorumluluktan kaçma lüksü yoktur”

“Yaklaşmakta olan İstanbul depremi” söyleminin aşağı yukarı çeyrek yüz yıldır dillere pelesenk olduğunu ifade eden Günaydın, şöyle devam etti:

“Ancak dün itibarıyla yaklaşmakta olanın yerine başka bir terminoloji geçirmek gerekiyor. İlk ve en güçlü sinyalini verdi daha büyüğünün de eli kulağında. Dünden bu yana 266 artçı deprem meydana geldi. 4 ve üzeri artçı deprem sayısı 9 oldu. 6,2 büyüklüğündeki depremin herhangi bir can ve önemli mal kaybına neden olmaması tek tesellimizdir. Bu mesele bir taraftan siyasete konu edilirken diğer taraftan ‘siyasete alet edilmesini tasvip etmiyoruz’ söylemeleri de sıklıkla duyulmaya başlandı. Siyaset, yaşadığımıza ilişkin kimin ne yaptığını ne yapmadığının muhasebesini yapan ve halka hesap vermesi gereken bir düzlemdir. Dolayısıyla halka ne zaman hesap vermeniz gerekiyorsa ‘bunu siyasetin üzerinde tutalım’ diyerek hesap verme eyleminden kaçmaya çalışmanızı artık kimse kabul etmiyor. 25 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) AKP tarafından yönetildi. AKP bu 25 yılın hesabını vermek zorunda. CHP’de 2019 yılından 2025 yılına kadar hesap vermek zorunda. Diğer taraftan merkezi hükümet de 2002’den bu yana kesintisiz 23 yıldır iktidarda olan AKP’nin depremle ilgili sorumluluktan kaçma lüksü yoktur.

Erdoğan diyor ki; ‘yaşanılanları siyasete alet etmeyelim’. Peki Murat Kurum ne diyor, ‘İstanbul özelinde 1,5 milyon riskli bina var bunların yüzde 30’u acilen dönüştürülmesi gereken binalar’. Bunu söyleyen 23 yıllık iktidarın bugünkü bakanı, en son İBB adayı. Acaba sorumluluk kimde? Devlet Bahçeli’ye kalırsa sorumlu son 5 yıl. ‘Ayrıca İstanbul bunu yapacak ellere teslim edilmelidir’ diyor. Biz 2019’dan sonraki sürece ilişkin hesabımızı vereceğiz, bizden evvelin de hesap vermesini talep edeceğiz.

“Silivri’deki hücresinde bu depremi hisssediyor”

2019’da Ekrem İmamoğlu ve arkadaşarı ilk Deprem Çalıştayını gerçekleştirdiler, bütün bilim insanlarını bir araya getirdiler. O işi yapan Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman şu anda Silivri’deki hücresinde bu depremi hisssediyor. Bu çalıştayın yapılmasında katkıları olan dönemin İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Resul Emrah Şahan’da bugün Silivri’de tutuklu. Arkasından İstanbul Deprem Konseyi kurulması için çağrı yapıldı ama bu kabul görmedi. Ardından İBB Deprem Seferberlik Planı oluşturdu. 1 Mart 2023’te kamuoyuyla paylaştı, bunu Dr. Buğra Gökçe ve Gürkan Akgün hayata geçirdiler. İkisi de an itibarıyla Silivri’de tutukludur. Deprem Seferberlik Planı, altyapı, üstyapı, ım, lojistik, deprem anı ve sonrası olmak üzere ortaya koydu. Hemen arkasından Vizyon 2050 Planı devreye girdi. 15 bin hektarlık alanda 42 imar planı afet odaklı olmak üzere güncellendi. Kentsel dönüşümü hızlandırmak için engellerin kaldırılması, binaların güçlendirilmesi, yeni yapıların afetlere dayanıklı hale getirilmesi için yasal çalışmanın yapılmasına yönelik çağrı yapıldı, çalışmalar ortaya konuldu.

Son iki yılda 25 bin vatandaşımız riskli yapılardan güvenli alanlara tahliye edildi. Bugüne kadar bin 684 bağımsız birimden oluşan 24 proje ve bir kentsel dönüşüm projesi tamamlandı. Ayrıca yapımı devam eden 6 bin 594 bağımsız birimi kapsayan projemiz bulunmaktadır. Peki kentsel dönüşüme tabii tuttuğunuz vatandaşlar kiralar bu kadar yüksekken tahliye edilince nerede yaşayacaklar? İBB Kiptaş projelerinde yüzde 60, emekli vatandaşlarımıza yüzde 65 oranında kira yardımı yaptı. Bugüne kadar 6 bin 841 haneye kira yardımı yaptık. Çok sayıda riskli binanın hızlı bir şekilde elden geçirilmesini sağladık. İstanbul’da 95 tarihi anıt eser güçlendirilerek depremde yıkılamaz hale getirildi. Bunu yapan Mahir Polat dönemin Genel Sekreteri tutuklu durumdadır. Afet sırasında çalışacak bütün binalarımızı depreme dirençli hale getirdik. 300 bin İstanbulluya deprem farkındalık eğitimleri verdik. Dezavantajlı gruplara deprem anında yapılması gerekenler konusunda eğitim verip deprem çantalarını dağıttık.

“Bunları yaparken her türlü engelleme ile karşı karşıya kaldık”

Bunları yaparken her türlü engelleme ile karşı karşıya kaldık. bankaları bırakın kredi vermeyi teminat vermeyi reddettiler. 1,5 milyon yapının yüzde 30’unun acilen yenilenmesi gerekiyor ve bu siyaset üstü bir konu. Peki, Erdoğan dün AFAD’a gidiyor. Burada en son İBB seçimlerinde bir milyondan fazla fark yiyen ve şimdi Kanal İstanbul’u bazı ihalelerle devreye sokmaya çalışan ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum hemen yanında AKP MYK üyesi Efkan Ala, onun yanında Sevilay Tuncer, İstanbul Valisi Davut Gül, AKP İl Başkanı Abdullah Özdemir, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç. Diğer tarafta İçişleri, Sağlık, Gençlik ve Spor Bakanları, Fahrettin Altun. Ben şimdi soruyorum; Cumhurbaşkanın yanında AKP İl Başkanı, MYK üyeleri var. Bu cumhurbaşkanı ‘siyaset üstü olmalıdır deprem meselesi’ diyor. Neden burada İBB Başkanvekili yok? Neden CHP İl Başkanı yok? Bu bir AKP kabine toplantısı mı?

Kanal İstanbul’da planlanan kanalın güzergahı güney segmentinde Kuzey Anadolu fay hattına yakın konumdadır. Buralarda alüvyon zeminlerin deprem sırasında sıvılaşma riski yüksektir. Siz orayı projelere boğuyorsunuz. Orada Prestij Yaşam inşaata Kanal İstanbul Sazlıbosna’da ve davet usulü olmak üzere deprem bölgesinde olmak üzere toplam 18,5 milyar ‘lik ihale verdiniz. İntek Konut İnşaata 13,5 milyar liralık ihale verdiniz. Başyapı İnşaata 12,2 milyar liralık ihaleler verdiniz.

Ekrem İmamoğlu tutuklandığı günden bu yana 50 milyar dolar civarında memleketin zor zamanlar için biriktirdiği akçesini yaktınız. Bu 50 milyar dolar üzerine Kanal İstabul’un maliyeti olarak planlanan en az 20 milyar dolar. Bu 70 milyar dolar 1,5 milyon evin yeniden yapılanması için gereken kaynaktır. Demek ki siz 2002’den 2025’e kadar merkezi hükümette bu 1,5 milyon evin yenilenmesini yapmadıysanız bu kaynak eksikliğinden değil, tercihlerinizdendir. Yani size sorsak Ekrem İmamoğlu’nu hapse atmayı mı yeğlersiniz yoksa İstanbul’un deprem sorununu çözmeyi mi diye siz Ekrem İmamoğlu’nun hapiste tutulması dediniz. ‘Siyaset üstü kalalım’ diyerek sorumluluktan kaçmanın bir anlamı yoktur. O sorumluluk sizi çağırmaktadır. Her türlü engellemelerinize ve tutuklamalarınıza rağmen İBB işini en büyük kapasitesiyle yapmaya devam etmektedir sizi de devlet ciddiyetine ve parti devletinin vulgar görüntülerinden uzaklaşmaya, en azından bu konuda hep birlikte çalışmaya davet ediyoruz.”

 

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın konuşmasının tam metni;

Yaklaşmakta olan İstanbul depremi söylemi aşağı yukarı çeyrek yüzyıldır dillere pelesenk. Ancak dün itibarıyla artık yaklaşmakta olanın yerine başka bir terminoloji getirmek gerekiyor. İlk ve en güçlü sinyalini verdi, daha büyüğünün de eli kulağında. Dünden bu yana 266 artçı deprem meydana geldi, 4.0 ve üzeri artçı deprem sayısı 9 oldu. 6.2 büyüklüğündeki depremin herhangi bir can ve önemli mal kaybına neden olmaması tek tesellimizdir. Allah İstanbul’u korusun, yurttaşlarımızı korusun.

Tabii görüyorum ki bir taraftan bu mesele vulgar siyasete konu edilirken, diğer taraftan adetleri veçhile “yaşananların siyasete alet edilmesini tasvip etmiyoruz” söylemleri de sıklıkla duyulmaya başlandı. Arkadaşlar siyaset, yaşadığımıza ilişkin kimin ne yaptığını, ne yapmadığını, muhasebesini yapan ve halka hesap vermesi gereken bir düzlemdir. Dolayısıyla halka ne zaman hesap vermeniz gerekiyor ise “bunu siyasetin üzerinde tutalım” diyerek hesap verme işleminden, eyleminden kaçmaya çalışmanızın artık kimsenin kabul edebileceği bir durum olmadığını ifade edelim.

1994 ile 2019 yılları arasında tam 25 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP tarafından yönetildi. Demek ki AKP bu 25 yılın hesabını vermek zorunda. Cumhuriyet Halk Partisi de 2019 yılından 2025 yılına kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetti. O halde Cumhuriyet Halk Partisi de bu 2019-2025 arasının hesabını vermek zorunda. Diğer taraftan merkezi hükümette 2002’den bu yana kesintisiz 23 yıldır iktidarda olan AKP’nin depremle ilgili sorumluluktan kaçma lüksü yoktur.

Şimdi size üç söylemden bahsedeceğim. Birincisini biraz evvel söyledim. Erdoğan diyor ki: “Yaşanılanları siyasete alet etmeyelim, bunu tasvip etmeyiz.” Peki, Murat Kurum ne diyor? “İstanbul özelinde 1,5 milyon riskli bina var ve bunların yüzde 30’unun acilen dönüştürülmesi gereken binalar.”

Evet, bunu söyleyen Murat Kurum, bunu söyleyen 23 yıllık iktidarın bugünkü bakanı, bunu söyleyen 25 yıllık İstanbul Büyükşehir Belediyesi iktidarının en son adayı. Demek ki rakamı öğrendik; 1,5 milyon binanın dönüşmesi gerekiyormuş ve bunun da yüzde 30’unun acilen dönüşmesi gerekiyormuş. Acaba sorumluluk kimde?

Devlet Bahçeli’ye kalırsak -o çok açık yazıyor- sorumlu elbette son 5 yıl. Diyor ki Devlet Bahçeli mesajında: “Son 5 yılda İstanbul’da yapılması gerekenler yapılmamıştır, son 5 yıl heba edilmiştir. Dolayısıyla İstanbul’un tek gündemi deprem olmalıdır. Ayrıca İstanbul bu işi yapacak ellere de teslim edilmelidir.” Devlet Bahçeli de bunu söylüyor…

Şimdi ben bir kere daha söylüyorum; biz 2019’dan sonraki döneme ilişkin hesabımızı birazdan vereceğiz ama bizden evvel de 1994’ten 2019’a kadar olan yerel yönetimler ve 2002’den bu yana 23 yıllık Merkezi hükümetin bir hesap vermesini talep edeceğiz.

Şimdi önce söyleyelim; 2019’da iktidara geldikten sonra Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları 2-3 Aralık 2019 tarihinde ilk Deprem Çalıştayını gerçekleştirdiler, bütün bilim insanlarını bir araya getirdiler. O işi yapan Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Doktor Tayfun Kahraman şu anda Silivri’deki hücresinde bu depremi hissediyor. Yine bu çalıştayın yapılmasında en önemli rollerden birine sahip olan dönemin İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Sayın Resul Emrah Şahan da bugün Silivri’de tutuklu durumda.

Arkasından İstanbul Deprem Konseyi kurulması için çağrı yapıldı Ekrem İmamoğlu ve ekibi tarafından ama bu kabul görmedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon toplantılarına dahi davet edilmedi.

Ardından Deprem Seferberlik Planı oluşturdu İBB, 1 Mart 2023’te kamuoyuyla paylaştı. Bunu Doktor Buğra Gökçe ve Gürkan Akgün hayata geçirdiler. Doçent Doktor Buğra Gökçe bir şehir plancısıdır ve IPA’nın başkanıydı, şu anda Silivri’de tutukludur. Gürkan Akgün şehir plancısıdır, Planlama ve İmar Daire Başkanlığından sonra Genel Sekreter Yardımcılığı görevine atanmıştır. O da an itibarıyla Silivri’de tutukludur.

Peki, ne diyordu bu Deprem Seferberlik planı? Altyapı, üstyapı, ulaşım ve lojistik, deprem anı ve sonrası olmak üzere 4 ana dalda seferberlik planı ortaya koyuyorum. İBB’nin ilgili tüm daire başkanlıkları ve iştirakleri bu görev tanımları çerçevesinde çalışacaklardır.

Hemen arkasından Vizyon 2050 planı devreye sokuldu. 15 hektarlık alanda 42 nazım imar planı afet odaklı olmak üzere güncellendi. Kentsel dönüşümü hızlandırmak için engellerin kaldırılması, binaların güçlendirilmesi, yeni yapıların afetlere dayanıklı hale getirilmesi için yasal çalışmanın yapılmasına yönelik çağrı yapıldı, teknik çalışmalar ortaya konuldu. İstanbul’un anayasası niteliğindeki İstanbul Çevre Düzeni Planı en baştan ele alındı. Son iki yılda 25 bin vatandaşımız riskli yapılardan güvenli alanlara tahliye edildi. Bugüne kadar 1684 bağımsız birimden oluşan 24 proje ve bir kentsel dönüşüm projesi tamamlandı, ayrıca yapımı devam eden 6594 bağımsız birimi kapsayan 25 projemiz bulunmaktadır. Amaç bunların bir an evvel yaşama geçirilmesidir.

Peki, kentsel dönüşüme tabi tuttuğunuz vatandaşlar kiralar bu kadar yüksekken bu evlerden tahliye edilince nerede yaşayacaklar? İşte İstanbul Belediyesi KİPTAŞ projelerinde yüzde 60, emekli yurttaşlarımıza yüzde 65 oranında kira yardımı yaptı. Bugüne kadar 6841 haneye kira yardımı yaptık. İstanbul Yenileniyor Projesi kapsamında 35 binden fazla başvuru aldık, 1 milyon 800 bin kişinin hayatına dokunuyoruz. Çok sayıda riskli yapının hızlı tarama ile elden geçirilmesini sağladık. İstanbul’da 95 tarihi anıt eser güçlendirilerek depremlerde yıkılamaz hale getirildi, bunu yapan Mahir Polat, dönemin genel sekreter yardımcısı halen Silivri’de tutuklu durumdadır.

Diğer yandan başta İtfaiye istasyonları olmak üzere afet alanında afet sırasında çalışacak bütün binalarımızı depreme dayanıklı ve dirençli hale getirdik. 25 hizmet binasının onarım ve güçlendirme projeleri tamamlandı, 26’sınınki devam ediyor. 54,5 kilometrelik dere ıslahı çalışmamızı yaptık, 130 kronikleşmiş taşkın noktasının sorununu çözdük. İSKİ esnek boru projesini hayata geçirdik ve 6.2’lik depremde İSKİ’nin patlayan, çatlayan bir tek borusu olmadı. 3 yeni lojistik merkezi hayata geçirdik, 10 farklı ölçekte afet lojistik merkezleri için yer tespiti ve planlama çalışmalarını yaptık. 218 heliport alanı belirledik, bu alanlar acil durumlarda havadan yardım için çalıştırılacaklar. Karayolları ve kıyılarımızda 64 adet işimizi tamamladık, 70’ten fazla işimiz halen devam ediyor. Mevcut hatlara ek olarak 65.1 Kilometre uzunluğunda metro ve tramvay hattını tamamlayarak İstanbulluların hizmetine soktuk. 70 deprem parkını yürürlüğe koyduk, 103’ünün yapımı devam ediyor. 300 bin İstanbulluya farkındalık eğitimleri verdik deprem açısından. Her eve bir çanta projesi kapsamında yalnız yaşayan kadınlar, engelli bireyler ve dezavantajlı gruplara deprem anında yapılması gerekenler konusunda eğitim verip deprem çantalarını dağıttık.

İşte bunlar bizim 2019’dan 2024’e kadar yaptıklarımız. Bunları yaparken her türlü engelleme ile karşı karşıya kaldık. Aksini söyleyenler doğruyu söylemiyorlar, gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar. Kamu bankaları bırakın kredi vermeyi, teminat vermeyi reddettiler bu durumda.

Şimdi ben soruyorum: 1,5 milyon yapının yüzde 30’u acilen olmak üzere yenilenmesi gerekiyor ve bu siyaset üstü bir durum, öyle mi? Peki, Erdoğan dün AFAD’a gidiyor. Bakın bu AFAD’ta Erdoğan’ın fotoğrafı, burada kimlerin olduğuna bakalım: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, en son İstanbul seçimlerinde 1 milyondan fazla fark yiyen ve şimdi Kanal İstanbul’u bazı ihalelerle devreye sokmaya çalışan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, hemen yanında da AKP MYK üyesi Efkan Ala, onun yanında yine AKP MYK üyesi Sevilay Tuncer, onun yanında İstanbul Valisi Davut Gül, onun yanında AKP İl Başkanı Abdullah Özdemir ve nihayet onun da yanında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç.

Bir de bu tarafa gelelim: İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşık Bak, hemen onun yanında AKP Sözcüsü Ömer Çelik oturuyor, onun yanında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve AKP MYK üyesi Halit Yerebakan…

Ben şimdi soruyorum: Cumhurbaşkanı böyle bir toplantıyı yapıyor, yanında AKP il başkanı var, AKP MYK üyeleri var ve bu Cumhurbaşkanı “siyaset üstü olmalıdır deprem meselesi” diyor. Neden burada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekili yok? Neden burada Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı yok? Bu bir AKP kabine toplantısı mı? Dolayısıyla bütün bunları bize “siyaset üstü” diye anlatmaya çalışanların dikkatine sunarım. 

Tabii bir şey daha söyleyelim: Bu beton kanal, Kanal İstanbul meselesinde çok açıktır ki planlanan kanalın güzergahı güney segmentindeki Kuzey Anadolu fayının aktif kollarına yakın konumdadır ve buralarda alüvyon zeminlerin deprem sırasında sıvılaşma potansiyeli yüksektir. Yani bir deprem anında bu bölge izole bir ada halinde kalabilecek ve yurttaşların sağlığı ve güvenliği açısından büyük risk oluşturacaktır.

Şimdi siz orayı projelere boğuyorsunuz. Çok sayıda proje, özellikle İstanbul’un üçüncü büyük baraj gölü olan Sazlıdere havzasında devam ediyor. Terkos ve Büyükçekmece’den sonra üçüncü büyük barajı kullanılamaz hale getiriyorsunuz ve orada -bakın ben söyleyeyim size- Prestij Yaşam İnşaat’a Kanal İstanbul Sazlıbosna’da ve davet usulü olmak üzere deprem bölgesi Hatay civarında, Kahramanmaraş civarında olmak üzere toplam 18,5 milyar TL civarında ihale verdiniz, İntek Konut İnşaat’a 13,5 milyar TL inşaat için ihale verdiniz. Başyapıt İnşaat’a 12,2 milyar TL, Yılkanur İnşaat’a 9,4 milyar TL ve nihayet Yurttaş Yapı Endüstri’ye 13,6 milyar TL’lik ihale verdiniz. Ekrem İmamoğlu, tutuklandığı günden bu yana 50 milyar dolar civarında memleketin zor zamanlar için biriktirdiği yedek akçesini yaktınız.

Peki bu 50 milyar dolar, üzerine Kanal İstanbul’un maliyeti olarak planlanan en az 20 milyar dolar; bu 70 milyar dolar ne iş yapar? Ben size söyleyeyim: 70 milyar dolar 1,5 milyon evin yeniden yapılanması ve gerekiyorsa yenilenmesi için yeterli kaynaktır. Demek ki siz 2002’den 2025’e kadar merkezi hükümette bu 1,5 milyon evin yenilenmesini yapmadıysanız, bu kaynak eksikliğinden değil, tercihlerinizdendir. Yani size “Ekrem İmamoğlu’nu hapse atmayı mı yeğleriz, yoksa İstanbul’un deprem sorununu çözmeyi mi yeğlersiniz?” diye sorarlarsa, siz “Ekrem İmamoğlu’nun hapiste tutulması” dediniz ve bu nedenle kamunun 50 milyar dolar kaynağını harcadınız, yaktınız. Oysa bu parayla işte bütün bu konutların yenilenmesi ve hatta yeniden yapılması mümkün olabilirdi.

Bir de tabii bugüne kadarki performansınıza ilişkin bir şey söyleyerek sözlerimi bitireyim. Hani Devlet Bahçeli diyor ya: “2019’dan bu yana İstanbul için kayıp yıllardır…” 650 bin konut yıkıldı 6 Şubat depreminde, siz onların tamamını 1 yılda teslim edeceğinizi söylemiştiniz. Üzerinden 2 yıl 3 ay geçti ve ancak 201 bin konutunu teslim edebildiniz. Yani performansınız yüzde 30, Hatay’da bu performans yüzde 17’ye düşüyor. Dolayısıyla memlekete laf salatası yapmayı bir an evvel bırakıp ciddiyetle devlet yönetimine dönmemiz gerekir. “Siyaset üstü kalalım” diyerek sorumluluktan kaçmanın bir anlamı yoktur, o sorumluluk sizi çağırmaktadır. O sorumluluk 2019’dan sonraki bölümü açısından da bizleri çağırmaktadır. Her türlü engellemelere ve tutuklamalarınıza rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi işini en büyük kapasitesi uyarınca yapmaya devam etmektedir. Sizi de devlet ciddiyetine ve parti devletinin vulgar görüntülerinden uzaklaşmaya, en azından bu konuda hep birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

Teşekkür ederim.

Soru- Depremle ilgili uzun bir süre GSM şebekeleri çalışamaz hale geldi. Ulaştırma Bakanı bunun çok kısa bir süre olduğunu, 15 dakikalık bir süre aşırı yığılmadan kaynaklı olduğunu ifade ediyor. Ama bir taraftan da binalar yıkılmadı, elektrik kesintisi bile olmadı. Siz diyorsunuz ki, su borusu bile patlamadı. Bu koşullarda bu ıl olur sorusu geliyor akla. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Evet, teşekkür ederim. Türkiye’nin gerçekten iletişim altyapısının hem internet hızı itibarıyla hem de acil durumlardaki görüşme trafiğine olanak sağlayabilme gücü itibarıyla oldukça kötü bir sınav verdiğini görüyoruz. Şimdi bana normal zamanlarda elbette çağdaş ülkelerde görülen bir iletişim gerekiyor. Ama bu acil durumlarda 15 dakika bazen insan hayatı kurtarır. Yani 15 dakikadan fazla sürdü de insanlar birbirlerine ulaşamadılar. Ya o binalar yıkılsaydı ve insanlar onun altında kalsalardı? Her seferinde aynı duvara çarpmak Türkiye’nin kaderi midir?

Daha ötesini söyleyeyim size: 6 Şubat depreminde yalnızca iletişim altyapısının kötülüğü ve yetersizliği değil, bant daraltma sorunları da yaşadık. İnsanlar daraltılan bantlar nedeniyle belki de enkaz altından yakınlarına ulaşamadılar ve durumlarını ifade edemediler. Dolayısıyla bu çok büyük bir skandaldır. Türkiye bunu hak etmiyor. Her afet sonrası benzer mazeretleri duymaktan bıktık usandık artık. 

Soru- Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in şehidimizle ilgili, terörle mücadele kapsamında Kuzey ‘ta şehit düşen askerimiz ile ilgili açıklamaları var. “Terör örgütü bir drone kaldırmıştır. Bu drone askerimize çarptı, o çarpma sonrasında şehit oldu” değerlendirmesini siz nasıl açıklıyorsunuz?

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Önce şunu ifade edeyim: Biz Türkiye’nin hem güvenliğini hem barışını eş zamanlı olarak talep ediyoruz; sadece biz değil, bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bunu talep ediyor. Eğer bir görüşme yapıyorsanız bu görüşmeyi dinamiğinin dışında gerçekleştiriyorsanız, ne konuşuyorsunuz bilmem ama terörsüz Türkiye hedefine bugünden girilsin de Mehmetçiklerimiz, askerlerimiz şehit olmasın. Kullandığımız sözcüklere, sözdizimlerine o bizim yüreğimizi yakan bir biçimde dikkat etmeliyiz. Drone çarpmış da bir asker şehit olmuş… Söyleyivermek çok kolay ama o bir çocuğun hayalleri, bir eşin umutları, bir annenin şefkati, merhameti ve bütün özeni olabilir. O bir hayat… Dolayısıyla başta askerler olmak üzere herkesi burada çok dikkatli bir sözdizimi kurmaya ve elbette terörsüz Türkiye hedefi de dahil olmak üzere barış süreçlerinin bir an evvel Türkiye Büyük Meclisi çatısı altında ve saydam süreçlerle yürütülmesine duyulan ihtiyacın bu tip söylemlerle de bir kere daha açığa çıktığını buradan sizlerle paylaşmak isterim. 

Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi çarşamba günleri İstanbul’da, cumartesi ya da pazar günleri Anadolu’da bir kentte miting yapmaya devam ediyor. En son deprem öncesi Kanal İstanbul odaklı bir miting yapmayı İstanbul’da planlamıştık. Ancak deprem tabii Türkiye’nin en büyük sorunudur, Kanal İstanbul da onun bir başka önemli boyutudur. Dolayısıyla hem Kanal İstanbul’u hem depremi içeren bir miting hazırlığımız İstanbul’da olacaktır. 

Soru- Öncelikle deprem bir beka sorunudur. Geçen sefer Koordinasyon Merkezinde yapılan toplantıda özellikle Zonguldak bölgesinde madenciler geçen yaşadığımız 11’inde çok büyük can kurtarmıştı. Bu konuda Zonguldak’taki madencileri temsilen bir yetkili yoktu. Onun dışında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 39 tane ilçe belediyesine yetkili kimse yoktu. En önemlisi itfaiye erlerinin bu depremde çok büyük fonksiyonları vardı. Koordinasyon ve eşgüdüm toplantılarında neden büyükşehir ve ilçe belediyeleri ve madenciler davet edilmiyor? Bu konudaki görüşünüz nedir?

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Teşekkür ederim. Maalesef bu geçmişten bu yana olan bir uygulama. Tabii ben bu fotoğrafı görünce İstanbul’la konuştum. Öğleyin bir toplantı yapmışlar ve o toplantıda Cumhurbaşkanı yok, ancak bizim İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekilimiz var. Akşama Cumhurbaşkanı’nın katıldığı asıl büyük toplantı işte burada; AKP il başkanının falan katıldığı ve Nuri Arslan Bey’in davetli olmadığı bir toplantı şeklinde gerçekleşmiş. Gerçekten üzücü. Şu fotoğrafın toplumu temsil etmediği çok açıktır. Bu fotoğraf üzerinden de afet yönetimi gerçekleştirmenin mümkün olmadığını bir kere daha ifade etmekte yarar vardır. Bu işler gerçekten siyaset üstü söylemleriyle siyaset dışına atılmak yerine, gerçekten katılımcı, bilim esaslarına uygun ve çağrılması gereken herkesin müktesebatına bakılmaksızın teknik altyapısına bakılarak eksiksiz orada olmasını gerektiren konulardır hiç kuşkusuz.

Soru- Dün akşam resepsiyonda Adalet Bakanı’nın açıklamaları vardı. Şimdi oradan 1. Yargı Paketi ile ilgili düzenlemelerden bahsederken şöyle dedi: “Hakimler kamu düzenini bozma tehlikesi görürse tutuklama yetkisi verilecek hakimlere.” Böyle bir şey var. Acaba bu son süreçle ilgili, eylemlerle bir bağlantı olabilir mi? Bir de 2 yılın altındaki cezalara hapis cezasında yatar yok. Yatarının beşte birinin cezaevinde kalması düzenlemesi geliyor şeklinde bir değerlendirmesi var. 

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Hukuk eğitimi almış olanlar, özellikle ceza hukuku alanında çalışanlar tutukluluğun istisnai bir önlem olduğunu bilirler. Yani eğer şüphelinin kaçma şüphesi yok ise, delilleri karartma ve tanıkları baskılama şüphesi yok ise tutuklu yargılanmasını gerektirir herhangi bir durum olamaz. Eğer siz tutukluluğu bir istisnai cezalandırma aracına dönüştürürseniz, bu üç unsurdan hiçbirisi olmamasına rağmen insanları tutuklarsınız. İfade edelim, bugün bizim 6 belediye başkanımız tutuklu. Hangisinin kaçma şüphesi var? Hangisinin delilleri karartma, tanıkları baskılama ihtimali var? Hangisi hakkında zaten dosyada bir şey var? Hani Devlet Bahçeli diyor ya: “Dosyayı bir an evvel tekemmül ettirin.” Tekemmül etmemiş dosyalarla bu arkadaşların tutuklandığını kendileri bile ifade ediyorlar.

Şimdi bu düzenlemeyi ve araçsallaştırılmış yargının bu sopasını yeterli bulmuyorlar demek ki, kamu düzenini bozma gibi aslında ucu açık bir takdir yetkisine ve keyfiyete bağlı kalacak bir şekilde bir tutuklama yetkisi veriyorlar, zaten keyfi olan bir işlemi yasal bir zemine kavuşturmaya çalışıyorlar.

Ayrıca iki yıl yatarı olmayan cezalarda insanları hapiste tutmanın anlamı nedir? Tutuklu yargılamanın anlamı nedir? Bir taraftan memleketi demokratikleştireceğini söyleyeceksin, bir taraftan hem uygulamalarla hem de yasal düzenlemelerle tam tersini yapacaksın. Bunların hepsi milletin gözünden kaçmamaktadır ve iktidarın gidişini hızlandıran yeni zulüm örnekleri olarak tarihe geçecektir.

Teşekkür ederim.

Haber Galeri:

Bu İçerik 117 Kez Görüntülendi.

Sosyal Medya Hesaplarımız

Bu Sayfayı Paylaşın