Edit Content

"Acemi Kalma Ustası"

Doç. Dr. Gökhan Günaydın

İstanbul Milletvekili
CHP Grup Başkanvekili

Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu adeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. Bu bağlamda ilk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.

İletişim

Sosyal Medya

  1. Home
  2. »
  3. TBMM
  4. »
  5. Basın Açıklamaları
  6. »
  7. CHP’yi Kimse Karıştıramaz!
bu içeriği paylaşın;

CHP’yi Kimse Karıştıramaz!

Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"
Yazı Boyutu:
12px
32px

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “15 ay evvel bir meczup, ‘Bu kurultayda birinin birine para verdiğine ilişkin elimde video kaydı var’ dedi. Bu çerçevede bir soruşturma başlatıldı. Sonra Sayın Kılıçdaroğlu ve Hamzaçebi’yi tanık olarak davet edeceksin ve onlardan bir şey umacaksın. Alman gereken cevabı en net biçimde alacaksın ve sonra her gün ‘gizli tanık bulduk’ diye bunu kaşımaya gayret edeceksin… Bunun hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değildir. CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çabadır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Günaydın; Hüda-Par’ın tartışmalı kurultayı, iktidarın ekonomi yönetimi, hukuksuz yargı kararları, tartışmalı kurultay iddiaları, TÜSİAD ve iktidar tartışması ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yoklaması için yapılacak ön seçime ile ilgili değerlendirmeler yaptı.

Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"

HÜDA-PAR’ın Diyarbakır’da düzenlediği çalıştayın ardından yayımladığı ve eleştirilere yol açan bildirisiyle ilgili olarak Günaydın, şunları söyledi:

“HÜDA-PAR’ın Kürt meselesiyle ilgili yaptığı bir kurultayı izledik. TBMM’de milletvekili olup, Anayasa’ya bağlılık yemini edenlerin Anayasa’yı nasıl açık açık çiğnediklerini bir kere daha gördük. HÜDA-PAR için fazla bir şey söylemeye gerek yok, domuz bağı ile anılan siyasi parti. Önemli olan ortaklarından bir değerlendirme duyamadık. Örneğin AKP ne diyor HÜDA-PAR’ın yaptığı meseleye ilişkin? Oraya eski, yeni milletvekillerinin katılması konusunda bir tavrı var mı? Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP, HÜDA-PAR’la ortaklık etmekten memnuniyet duyuyor mu? Ecevit’in partisi DSP’den bugün milletvekili olarak Meclis’te bulunan ve bizce kemiklerini sızlatan kişi bu konuda herhangi bir açıklama yapma isteği içerisinde mi? Meclis’te temsil edilmemekle beraber BBP’nin bu konuda bir sözü var mı? Biz Anayasa’ya cumhuriyetin ilke ve devrimlerin bağlılık yemini etmiş 101 yıllık bir siyasi parti olarak gelişmeleri nefretle kınıyoruz. Bu çerçeve içerisinde sadece onları değil, onların ortaklarını Türkiye’nin karşısına getirmeye çalıştıkları büyük kumpas konusunda bir kez daha uyarıyoruz.

“Devletin uçaklarıyla Japonya’da gezerseniz halktan kopuyorsunuz”

Ekonomide yaşanan sorunlara işaret eden Günaydın, şöyle konuştu:

“İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde Türkiye’de çok ciddi bir iktisadi sorun vardır. Bu aslında kaotik bir durumdur çünkü Türkiye, dünyanın 2 ila 21. büyük ekonomisi arasındadır. Yani Gayrisafi Milli Hasıla üretimi açısından baktığımızda dünyanın ilk 20’sinde olan bu önemli memleket sefalet endeksi hesaplamalarında yine dünyada ilk 5’tedir. Çünkü gelir dağılımının inanılmaz ölçüde bozulduğu bir dönemi tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin en zengin yüzde 20’sinin kaynakların yüzde 48’ini kontrol ettiği, en yoksul yüzde 20’nin ise ancak yüzde 6’yı aldığı bir dönemdeyiz. Asgari ücretliler, emekliler, işsizler yarını nasıl geçireceklerini düşünüyorlar. Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik rakamları 11 milyonu aştı. Dolayısıyla bu tablo, Türkiye’nin maalesef 20 küsur yıl sonra geldiği durumu göstermektedir. Bunun ne dünyadaki büyük iktisadi krizle, ne Türkiye’deki büyük iktisadi krizle alakası yoktur. Konjonktürün getirdiği bir krizden değil, adeta AKP kadrolarının elleriyle ürettikleri bir krizden söz ediyoruz ve bugün bunun toparlanabilmesi için enflasyonun tek haneli rakamlara inebilmesi için 2027’nin ilk çeyreğini işaret edebiliyorlar. Güya bu senenin sonunda enflasyon yüzde 24’e düşecek. 8 üründen oluşan basit bir Ramazan paketinin geçen yılki fiyatı ile bu yılki fiyatı arasında yüzde 70 oranında zamlandığını hesaplar ile birlikte ortaya koyduk. O halde reel enflasyon, hayat pahalılığı ortadadır. Buna karşılık asgari ücretliye yüzde 30, en düşük emekli aylığı alana yüzde 15 zam yapabilen bir vicdansızlık ile memleket karşı karşıyadır. Buyurmuş Meclis Başkanı; ‘Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı yoktur’ diye. Meclis Başkanı halktan bu kadar kopar mı? Türkiye’de yapılan güncel araştırmalar vatandaşın yüzde 68’inin erken seçim istediği söylüyor. Meclis Başkanı Türkiye’nin protokolündeki iki numaralı insan olarak halkın sesini dinlemek zorundadır. Devletin uçaklarıyla Japonya’da gezerseniz halktan kopuyorsunuz. Biz size yurt dışı gezisi yapmayın demiyoruz, gerekli olanları yapın ama ara sıra da vatandaşın arasına çıkın. İnsanların pazar filesini dolduramadığını görün ve erken seçim isterken mevcut hükümetten ne denli umudunu kestiğini de fark edin.

Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"

“24 dosyanın Satılmış Büyükcanayakın’a verilmesi istatistik bilimiyle uyarlı bir tesadüf müdür”

Soruşturmalara ve tutuklamalara değinen Günaydın, şunları söyledi:

“Memleketin yönetimi için doğru ve rasyonel kararlar üretmek yerine Türkiye giderek demokrasi dışı süreçlere muhatap oluyor. Yalnızca yargının araçsallaştırılmasından bahsetmiyorum, artık yargı skandalları gizlenemez bir hal aldı. 12 yıl evvel olmuş Gezi olaylarından dolayı bugün tutuklama yapmayı marifet sayanlar, Ayşe Barım üzerinden bir kültürel manipülasyon geliştirmeye çalışanlar, Ayşe Barım’ı neredeyse Gezi’nin organizatörü olarak göstermeye çalışanlar yeni bir hukuki skandala imza attılar. Çünkü yapılan itirazlar üzerine itirazı değerlendiren mahkeme, şüpheliye yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, lehine olan tanık beyanları, aleyhine olar telefon konuşma kayıtları ve tüm deliller kapsamında suçun değişme ihtimali bulunduğu ve bu durumda tutukluluk kararının ölçülü olmayacağı gerekçesiyle tahliye kararı veriyor. Tahliye edilemesin diye savcılık, bir taraftan itiraz yaparken bir taraftan bir yakalama kararı daha çıkartıyor, Ayşe Barım tahliye edilmiyor ve şimdi HSK Barım hakkında tahliye kararı veren hakime jet hızıyla soruşturma yapıyor.

HSK burada jet hızıyla soruşturma yaparken nerelerde jet hızıyla soruşturma taleplerini reddediyor onu da söyleyeyim. ‘Dokunan yanar’ bir başsavcı ve ‘Dokunan yanar’ başsavcının korumaya gayret ettiği bir bilirkişi var, adı Satılmış Büyükcanayakın. Artık kimse adını ağzına alamıyor. Ekrem İmamoğlu hakkında bir iddianame düzenlendi. Dedi ki basın toplantısında Ekrem İmamoğlu, ‘8 bin 800 bilirkişi var İstanbul’da. Ne zaman İBB ya da CHP’li belediyelerle ilgili bir soruşturma olsa bu bilirkişi devreye giriyor, 2019 öncesindeyse suçsuzluk, 2019 sonrasındaysa suçluluğa yönelik rapor veriyor’ diyor. Bu iddianamede ifadesi alınmış Satılmış Büyükcanayakın’ın. Diyor ki, ‘CHP’li belediyelere ilişkin bugüne kadar 24 dosyanın soruşturma veya kovuşturma aşamalarında bilirkişi olarak görev üstlendim. Bunların 22 tanesine ait raporları dosyaya sundum’ diyor. Bu 24 dosyanın Satılmış Büyükcanayakın’a verilmesi istatistik bilimiyle uyarlı bir tesadüf müdür, yoksa bunu dile getiren insan mı suçlu oluyor? Bu konuda bir soruşturma açılması gerekirken bunu dile getirenler hakkında mı bir soruşturma açılması gerekiyor? Ahmet Özer dosyasında bu bilirkişi 3 kişiyle birlikte görevlendirildi. Bu kişi bir rapor yazdı, diğer iki bilirkişinin de imzasına açtı. Diğer bilirkişiler bu raporu imzalamadı, ‘Biz senin bulgularına katılmıyoruz’ dediler. Onlar da iki imzalı başka bir bilirkişi raporu hazırladılar ve savcı tek imzalı bu bilirkişinin raporuna dayandı. ‘Neden diğer iki imzalı bilirkişi raporuna bir dayanma yapmıyorsun da tek imzaya dayanıyorsun’ diye HSK’nın bir soruşturma yapması gerekmez mi?

“Mesele artık yargının araçsallaştırılması boyutundan çıkmış, maalesef hukuki skandal boyutuna dönüşmüştür”

Günaydın, Beykoz Belediyesi’nde yaşananlarla ilgili de şöyle konuştu:

“17 Şubat tarihinde Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Kovuşturma Bürosu’ndan görevli arkadaşlar saat 17.55’te Beykoz Belediyesi’ne gelip, ‘Sizden bu 6 ihalenin dosyasının eş fotokopisini istiyoruz saat 24.00’e kadar.’ Türkiye’de böyle bir düzen mi var? Gelenler devletin görevlileri, elbette bu dosyaları teslim edecekler. Fotokopileri çekmeye başlayalım, saat 24.00’e doğru yerleştiriyorlar. Sonra bu belgenin QR kodu üzerinden UYAP sitesine gidip belgede imzası bulunan Cumhuriyet Başsavcı vekilinin imzasının UYAP’ta tanımlanmadığını görüyorlar. Dolayısıyla belge, imzalı bir belge değil. Bunun üzerine beklemekte olan görevlilere, ‘Bunun sebebi ne olabilir, biz bir yanlış yorumlama mı yapıyoruz’ diyorlar. Onun üzerine görevliler, ‘Biz adliyeye geri dönelim ve bu hatayı giderelim. Galiba onayda bir sorun var.’ Beykoz Belediye Başkanı televizyonlara bağlanarak durumu anlatıyor ve adliyeden bir telefon geliyor, ‘Bu gece dosyaları almayacağız, yarın size başka bir yazı getireceğiz.’ Ertesi sabah başka bir Cumhuriyet Başsavcısı imzasıyla bir belge geliyor. 17.55’te, ‘24.00’e kadar 6 dosyayı hazırlayın’ diye gönderdiğiniz imzalı yazıda QR kodu ve UYAP niye eşleşmedi? Bu hukuki skandallarla nereye geleceğiz? Mesele artık yargının araçsallaştırılması boyutundan çıkmış, maalesef hukuki skandal boyutuna dönüşmüştür. Bütün bunların vatandaşın yüzde 68’inin erken seçim istemesi, Türkiye’nin yönetilememesi, olağan koşullarda bu seçimi kazanamayacağını gören iktidarın manipülasyonları ile olduğunu biliyoruz.”

“Aday olmak için gereken sayı 20’nin katbekat üzerinde imza süreci gelmiştir”

Günaydın, açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yoklaması için yapılacak ön seçim kapsamında CHP Grubu’nda başlatılan imza süreci ile ilgili soruya Günaydın, “17 ile 21 Şubat tarihleri arasında imza sürecini başlatacağımızı hazırladığımız yönerge ile duyurmuştuk. Kural, 20’nin üzerinde imza toplayan aday olabiliyor. An itibarıyla bu sayının katbekat üzerinde bir imza süreci gelmiştir. Bir başka arkadaşımıza ilişkin imza an itibarıyla tarafımıza ulaşmış değildir. Sayı, cuma saat 17.00 itibarıyla duyurulacaktır” şeklinde cevap verdi.

Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"

“TÜSİAD bugüne kadar susmasıyla eleştirilebilir, konuşmasıyla değil”

Günaydın, TÜSİAD ve iktidar arasındaki “siyaseti dizayn etme” tartışmasına ilişkin soruya da şöyle yanıt verdi:

“TÜSİAD bugüne kadar susmasıyla eleştirilebilir, konuşmasıyla değil. Sadece TÜSİAD değil, Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşları. TOBB’u, TESK’i, Ziraat Odası’nı, bunların hepsini konuşmaya devam ediyoruz. Neyi konuşacaksınız? Ziraat Odası CHP’nin yararını savunsun demiyoruz, çıksın tarımın ve çiftçinin hakkını savunsun. TESK, esnafın hakkını savunsun. TOBB, işadamının çıkarını savunsun. Gaziantep’ten gelen işçiler var. Cumartesi, pazar dahil çalıştırıldıklarını söylüyorlar. Sendikalar çıksın, bunları konuşsun. ‘TÜSİAD’a konuşma’, BİRTEK-SEN Genel Başkanı’nı tutukla, böylece bir baskı rejimi oluştur, senden başka kimse konuşmasın. Yalnızca sen konuştuğun için bu memleket 22 yılda bu hale geldi. TÜSİAD da dahil olmak üzere tüm kurumların kendi sınıflarının yararlarını savunma konusunda demokratik zemin içerisinde açıklama yapmalarını sakıncalı gören anlayışı asla demokrasiyle bağdaştıramam.”

“Yılmaz Tunç nereden gitmek istiyorsa oradan gitsin, CHP’yi kimse karıştıramaz”

CHP’nin 2023’teki kurultayına ilişkin yürütülen soruşturmanın seyrine ve hukuki karara dair beklentiler ile ilgili soru üzerine Günaydın, şöyle konuştu:

“Hangi hukuki karar? 15 ay evvel bir meczup, ‘Bu kurultayda birinin birine para verdiğine ilişkin elimde video kaydı var’ dedi. Bu çerçevede bir soruşturma başlatıldı. Meczup çağrıldı, ‘Bu video kaydını göster’ denildi. Doğal olarak elinde yok. Birinin birine para verdiğini gösteren bir video varsa ve bunu ortaya koyarlarsa herkesten evvel ben bu kurultayın sakatlığı konusunun sözcülüğünü yaparım. O meczubun yaptığı başvuru üzerine 15 evvel soruşturma başlatacaklar. O soruşturma çerçevesinde itham edilen İl Başkanımız meczup hakkında suç duyurusunda bulunacak. O dosyayı 15 ay boyunca açık tutacaksın. Sonra Sayın Kılıçdaroğlu ve Hamzaçebi’yi tanık olarak davet edeceksin ve onlardan bir şey umacaksın. Alman gereken cevabı en net biçimde alacaksın ve sonra her gün ‘gizli tanık bulduk’ diye bunu kaşımaya gayret edeceksin… Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı bunun peşine düşecek… Bunun hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değildir. CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çabadır.

15 ay evvel CHP’nin yaptığı kurultayda 81 İl Başkanımız seçilmiş delegeleri temsilen o kurultaydaydılar. İl Başkanlarımızın yarısı bir tarafı, yarısı bir başka tarafı destekledi. Dün itibarıyla 81 İl Başkanımız, ‘Biz tek vücut olarak CHP’nin içinin karıştırılmasına hayır diyoruz’ diye çok sert bir açıklama yaptılar. Yılmaz Tunç nereden gitmek istiyorsa oradan gitsin, CHP’yi kimse karıştıramaz.”

Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “15 ay evvel bir meczup, ‘Bu kurultayda birinin birine para verdiğine ilişkin elimde video kaydı var’ dedi. Bu çerçevede bir soruşturma başlatıldı. Sonra Sayın Kılıçdaroğlu ve Hamzaçebi’yi tanık olarak davet edeceksin ve onlardan bir şey umacaksın. Alman gereken cevabı en net biçimde alacaksın ve sonra her gün ‘gizli tanık bulduk’ diye bunu kaşımaya gayret edeceksin… Bunun hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değildir. CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çabadır” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın 19 Şubat 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirdiği basın toplantısının tam metni;

Öncelikle herkesi iyi bir gün diliyorum.

 Bir yasama haftasının başlangıcındayız. Geçen hafta içerisinde HÜDA PAR’ın Kürt meselesiyle ilgili yaptığı bir kurultayı izledik. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olup, anayasaya bağlılık yemini edenlerin anayasayı açık açık çiğnediklerini bir kere daha gördük. 

HÜDA PAR için fazla bir şey söylemeye gerek yok, onlar bilinen siyasal partidir; Gaffar Okkan cinayetini kınayamayan, domuz bağı ile anılan “siyasal parti…” Önemli olan ortaklarından bir değerlendirme duyamadık. Örneğin AKP ne diyor HÜDA PAR’ın yaptığı meseleye ilişkin? Oraya eski-yeni milletvekillerinin katılması konusunda bir tavrı var mı? Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı Milliyetçi Hareket Partisi, HÜDA PAR’la birlikte ortaklık etmekten memnuniyet duyuyor mu? Ecevit’in partisi Demokratik Sol Parti’den bugün milletvekili olarak Meclis’te bulunan ve bizce kemiklerini sızlatan kişi, acaba bu konuda herhangi bir açıklama yapma ihtiyacı içerisinde mi? Meclis’te temsil edilmemekle beraber Büyük Birlik Partisi’nin bu konuda bir fikri, bir sözü var mı?

Şunu açıkça söyleyelim ki, biz anayasaya, Cumhuriyet’in ilke ve devrimlerine bağlılık yemini etmiş 101 yıllık bir siyasal parti olarak gelişmeleri nefretle kınıyoruz. Sadece onları değil, onların ortaklarını Türkiye’nin karşısına getirmeye çalıştıkları büyük kumpas konusunda bir kez daha uyarıyoruz ve meseleyi de milletimizin hakemliğine bir kere daha sevk etmek istiyoruz.

Sevgili arkadaşlar, içinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde Türkiye’de çok ciddi bir iktisadi sorun vardır. Bu aslında kaotik bir durumdur. Çünkü bir taraftan Türkiye dünyanın 20 ile 21’inci büyük ekonomisi arasındadır. Yani gayri safi milli hasıla üretimi açısından baktığımızda dünyanın ilk 20’sinde olan bu önemli memleket, Sefalet Endeksi hesaplamalarında yine dünyada ilk beştedir. Çünkü gelir dağılımının inanılmaz ölçüde bozulduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Gini katsayısının İkinci Dünya Savaşı döneminde görmediği bozulmaları görmesinden bahsediyoruz. Türkiye’nin en zengin %20’sinin kaynakların %48’ini kontrol ettiği, en yoksul %20’nin ise ancak %6’yı aldığı bir dönemdeyiz. Asgari ücretliler, emekliler, işsizler yarını nasıl geçireceklerini düşünüyorlar. Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik rakamları 11 milyonu aştı. Dolayısıyla bu tablo Türkiye’nin maalesef 20 küsur yıl sonra geldiği tabloyu, durumu göstermektedir. Bunun ne dünyadaki büyük iktisadi krizle, ne Türkiye’deki iktisadi krizle bir alakası yoktur. Başka bir deyişle, konjonktürün getirdiği bir krizden değil, adeta AKP kadrolarının elleriyle ürettikleri bir krizden söz ediyoruz ve bugün bunun toparlanabilmesi için, enflasyonun tek haneli rakamlara inebilmesi için 2017’nin ilk çeyreğini işaret edebiliyorlar. 

Güya bu senenin sonunda enflasyon yüzde 24’e düşecek… Yalnızca size bir istatistik vereyim: 8 üründen oluşan basit bir Ramazan paketinin geçen yılki fiyatı ile bu yılki fiyatı arasında yüzde 70 oranında zamlandığını hesaplarıyla birlikte ortaya koyduk. O halde reel enflasyon, çarşının enflasyonu, hayat pahalılığı ortadadır. Buna karşılık asgari ücretliye yüzde 30, en düşük emekli aylığı alana yüzde 15 zam yapabilen bir vicdansızlık ile memleket karşı karşıyadır.

Bu tabloda buyurmuş Meclis Başkanı “Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı yoktur” diye. Meclis Başkanı halktan bu kadar kopar mı? Neden bunu söylüyorum? Çünkü Türkiye’de yapılan güncel araştırmalar vatandaşın yüzde 68’inin erken seçim istediğini söylüyor. Meclis Başkanı, Türkiye’nin protokolündeki iki numaralı insan olarak halkın sesini dinlemek zorundadır. Tabii devletin uçaklarıyla Japonya’da gezerseniz vatandaştan ve halktan kopuyorsunuz. Biz size yurtdışı gezisi yapmayın demiyoruz. Gerekli olanları yapın ama ara sırada vatandaşın arasına çıkın, insanların pazar filesini dolduramadığını görün ve yurttaşın erken seçim isterken mevcut hükümetten ne denli umudunu kestiğini de fark edin.

Bu çerçeve içerisinde memleketin yönetimi için doğru ve rasyonel kararlar üretmek yerine, Türkiye’ye giderek demokrasi dışı, olağan dışı süreçlere muhatap oluyor. Ben yalnızca yargının araçsallaştırılmasından bahsetmiyorum. Artık yargı skandalları gizlenemez bir hal aldı.

Sevgili arkadaşlar, 12 yıl evvel olmuş Gezi olaylarından dolayı bugün tutuklama yapmayı marifet sayanlar, Ayşe Barım üzerinden bir kültürel manipülasyon geliştirmeye çalışanlar. Ayşe Barım’ı neredeyse Gezi’nin organizatörü olarak göstermeye çalışanlar yeni bir hukuki skandala imza attılar. Çünkü yapılan itirazlar üzerine itirazı değerlendiren mahkeme, şüpheliye yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, lehine olan tanık beyanları, aleyhine olan telefon konuşma kayıtları ve tüm deliller kapsamında suçun değişme ihtimali bulunduğu ve bu durum da tutukluluk kararının ölçülü olmayacağı gerekçesiyle tahliye kararı veriyor; tahliye edilemesin diye savcılık bir taraftan itiraz yaparken bir taraftan bir yakalama kararı daha çıkartıyor. Ayşe Barım tahliye edilmiyor ve şimdi Hakimler ve Savcılar Kurulu, Ayşe Barım hakkında tahliye kararı veren hakime jet hızıyla soruşturma yapıyor.

Peki, HSK burada jet hızıyla soruşturma yaparken nerelerde jet hızıyla soruşturma taleplerini reddediyor onu da söyleyeyim. Hani dokunan yanar bir başsavcı ve dokunan yanar başsavcının korumaya gayret ettiği bir bilirkişi var adı Satılmış Büyükcanayakın. Artık kimse adını ağzına alamıyor, adını ağzına alan korkuyor acaba Silivri soğuk mudur diye. Şimdi bir iddianame düzenlendi. Bu iddianame Ekrem İmamoğlu hakkında düzenlenen bir iddianame. Dedi ki basın toplantısında Ekrem İmamoğlu: “8800 bilirkişi var İstanbul’da; Ne zaman İBB ile ilgili ya da CHP’li belediyeler ile ilgili bir soruşturma-kovuşturma olsa bu bilirkişi devreye giriyor, dosyalar buna düşüyor. 2019 öncesinde ise suçsuzluk, 2019 sonrasında ise suçluluğa yönelik rapor veriyor” diyor.

Şimdi bu iddianamede -iddianame aleniyet taşır- ifadesi alınmış Satılmış Büyükcanayakın’ın. Diyor ki: “Cumhuriyet Halk Partili belediyelere ilişkin bugüne kadar 24 dosyanın soruşturma veya kovuşturma aşamalarında bilirkişi olarak görev üstlendim, bunların 22 tanesine ait raporları dosyaya sundum” diyor. Peki arkadaşlar ben soruyorum, Ekrem İmamoğlu’nun sorduğunu bir kerede ben soruyorum: Bu 24 dosyanın Satılmış Büyükcanayakın’a verilmesi istatistik bilimiyle uyarlı bir tesadüf müdür? Yoksa bunu dile getiren insan mı suçlu oluyor? Bu konuda bir soruşturma açılması gerekirken bunu dile getirenler hakkında bir soruşturma açılması gerekiyor.

Bir kere daha söyleyelim: Ahmet Özer dosyasında bu bilirkişi üç kişiyle birlikte görevlendirildi. Bu kişi bir rapor yazdı, diğer iki bilirkişinin de imzasını açtı. Diğer iki bilirkişi raporu imzalamadılar çünkü “biz senin bulgularına katılmıyoruz” dediler. Onlar da iki imzalı başka bir bilirkişi raporu hazırladılar ve savcı tek imzalı bu bilirkişinin raporuna dayandı. O halde bu savcıya sormak gerekmez mi: Neden diğer iki imzalı bilirkişi raporuna bir dayanma yapmıyorsun da, ona dayanarak kendi kararını oluşturmuyorsun da tek imzaya dayanıyorsun diye HSK’nın bir soruşturma yapması gerekmez mi? Bütün bunları yapmıyorlar, bütün bu iddiaları haklı olarak ortaya koyan insanlara yönelik soruşturma açıyorlar. Demek ki HSK nerede durması, nerede yürümesi gerektiğini maalesef hukuka ve adalete uygun olarak tesis etmiyor.

Arkadaşlar bir başka hukuki skandaldan söz edeceğim size. Bakın şu 17 Şubat tarihli bir karar. 17 Şubat tarihinde Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Kovuşturma Bürosundan görevli arkadaşlar saat 16.55’te Beykoz Belediyesi’ne geliyorlar ve diyorlar ki: “Sizden bu 6 ihalenin dosyasının eş fotokopisini istiyoruz.” Ne zamana kadar? Saat 00.00’e kadar. Arkadaşlar Türkiye’de böyle bir düzen mi var? Saat 17.55’te belediyeye geliyorsun, “ben seni burada bekliyorum, 6 dosyanın fotokopisini hazırla, gece 24’e kadar bana ver…” Arkadaşlar toplanıyorlar, ne yapalım? Gelenler devletin görevlileri, elbette bu dosyaları teslim edeceğiz. Fotokopileri çekmeye başlayalım, saat 12’ye doğru yerleştirelim. Sonra bu belgeye bakıyorlar, bu belgenin QR kodu ne bakıyorlar? QR kodu üzerinden UYAP sitesine gidiyorlar ve belgede imzası bulunan Cumhuriyet Başsavcısı vekilinin imzasının UYAP’ta tanımlanmadığını görüyorlar. Dolayısıyla belge imzalı bir belge değil. Bunun üzerine dönüyorlar orada beklemekte olan görevlilere: Bunun acaba sebebi ne olabilir? Biz bir yanlış şey mi yapıyoruz, biz bir yanlış yorumlamamı yapıyoruz diyorlar. Onun üzerine görevliler diyorlar ki: Peki biz adliyeye geri dönelim ve bu hatayı giderelim. Çünkü galiba onayda bir sorun var. Sonra Beykoz Belediye Başkanı televizyonlara bağlanarak durumu anlatıyor ve arkasından adliyeden bir telefon geliyor: Bu gece dosyaları almayacağız, yarın size başka bir yazı getireceğiz. Ertesi sabah başka bir Cumhuriyet Başsavcısı imzası ile bir başka yazı geliyor.

Arkadaşlar soralım: O 17:55’te “24’e kadar 6 dosyayı hazırlayın” diye gönderdiğiniz e-imzalı yazıda QR kodu ve UYAP niye eşleşmedi? Niye burada onaylanmış bir imza yok? Bu hukuki skandallarla nereye varabileceğiz? Bir belediyeye baskın yapar gibi 18.00’de gelip de “gece 24’e kadar dosyaları teslim edin” demenin bir mantığı var mı, hukuk devletinde bir karşılığı var mı? Getirirsiniz resmi yazınızı, resmi görevlilerinizle mesai saati içerisinde bildiriminizi yaparsınız. Elbette idarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde merkezi hükümetle uyumlu çalışma durumunda ve zorunda olan yerel yönetimler, yargının bu talimatının gereğini yerine getirir. Yeter ki yargının yazıları imzalı olsun, çalışmaları da usule uygun olsun.

Dediğim gibi mesele artık yargının araçsallaştırılması boyutundan çıkmış, maalesef hukuki skandal boyutuna dönüşmüştür. Bütün bunların vatandaşın yüzde 68’inin erken seçim istemesi ile, Türkiye’nin yönetilememesi ile ve olağan koşullarda bu seçimi kazanamayacağını gören iktidarın manipülasyonları ile olduğunu biliyoruz. Bir kere daha söyleyelim ki, Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de Bağımsız yargının herhangi bir talimatla çalışmayacak şekilde kanunlarda gösterildiği, anayasada gösterildiği biçimde yalnızca kanuna ve vicdani kanaatlere göre çalışacağı bir düzeni tesis etme peşindedir. Yargı, Cumhuriyet Halk Partisi de dahil olmak üzere herhangi bir siyasal partinin aracı haline dönüştürülmemelidir. Böyle günleri bu memleket hep beraber görecek ve yaşayacağız.

Ben bugün bu konuları sizlerle paylaşmak istedim. Meclis bugün de yasama faaliyetlerine devam edecek. Zaten ilave tartışmaları Genel Kurul’da yapacağız. Teşekkür ederim arkadaşlar. İlave bir sorunuz varsa yanıtlamak isterim. 

Soru- … Ekrem İmamoğlu dışında aday olmasını isteyen kişiler oldu mu?

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- 17-21 Şubat tarihleri arasında imza sürecini başlatacağımızı hazırladığımız yönerge ile duyurmuştuk. Bugün itibarıyla çarşamba günündeyiz, yani cuma günü saat 17.00’ye kadar imza süreci devam edecek. Bildiğiniz gibi kural 20’nin üzerinde imza toplayan aday olabiliyor. An itibariyle bu sayının kat be kat üzerinde bir imza süreci gelmiştir. Bir başka arkadaşımıza ilişkin an itibariyle bir imza tarafımıza ulaşmış değildir. Sayı cuma akşamı saat 17.00 itibarıyla ulaştığı noktada tarafınıza duyurulacaktır. Ancak herhangi bir sorun olmadan ilerlediğini sizlerle paylaşmak isterim. Buyurun.

Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD’a çok sert tepki gösterdi ve açıklamaların provokasyon olduğunu sert eleştirilerle dile getirdi. Nasıl değerlendirirsiniz?

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Evet teşekkür ederim. Ben bugünkü grup toplantılarını izlemeye gayret ettim; İYİ Parti’nin de grup toplantısı vardı, AKP’nin de grup toplantısı vardı. TÜSİAD’ı düzenleyen mevzuatta kendi sınıfının çıkarlarını ve yararlarını korumak için basın açıklamaları, basın toplantıları yapmak, kamuoyu raporları düzenlemek gibi yetki ve görevleri vardır. TÜSİAD bugüne kadar susması ile eleştirilebilir, konuşması ile değil. Sadece TÜSİAD değil, Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşları, çevreci kuruluşlardan tutun da sanayi kuruluşlarına, sendikalardan tutun da memurların haklarını düzenleyen kurumlara, TOBB’a, TESK’e, Ziraat Odası’na bunların hepsini konuşmaya davet ediyoruz. Neyi konuşacaksınız? Ziraat Odası çıkıp Cumhuriyet Halk Partisi’nin yararını, çıkarını savunsun demiyoruz. Ziraat Odası çıksın, tarımın ve çiftçinin hakkını savunsun; TESK çıksın esnafın hakkını savunsun; TOBB çıksın iş adamının, KOBİ patronunun çıkarını savunsun.

Bugün Gaziantep’ten gelen işçiler var, cumartesi-pazar dahil çalıştırdıklarını söylüyorlar. Sendikalar çıksın bunları konuşsun. TÜSİAD’a konuşma, BİRTEK-SEN genel başkanını tutukla, böylece bir baskı rejimi oluştur, senden başka kimse konuşmasın… Ya yalnızca sen konuştuğun için bu memleket zaten 22 yılda bu hale geldi. Ben TÜSİAD’ın savunucusu değilim, müktesebatım üzerinden de TÜSİAD’la geçmişte sık sık karşı karşıya gelmiş bir insanım ama TÜSİAD da dahil olmak üzere tüm kurumların, kendi sınıflarının, kendi üyelerinin yararlarını, çıkarlarını savunma konusunda demokratik zemin içerisinde açıklama yapmalarını sakıncalı gören anlayışı asla demokrasi ile bağdaştıramam. TÜSİAD bu açıklamasıyla kime çağrı yapıyormuş? Anlat bakalım bir görelim kime çağrı yapıyor yani? Bütün bunlar aba altından sopa göstererek herkesi susturma çabasıdır. Buradan hiç kimse bir yere gidemez, memleketin de yararına olmaz. İnsanları tehdit ederek soruşturma- kovuşturma aşamaları ile susturmaya çalışmak çağdaş bir hukuk devletinde olabilecek bir konu değildir. Herkesi demokratik zemine davet ederim. Evet buyurunuz.

Soru- Kurultay soruşturması hala gündemde ve bazı köşe yazarları kurultayın iptal edilebileceğini yazdılar. Sizin bu soruşturmanın seyrine dair bir beklentiniz ve öngörünüz nedir? Verilebilecek bir hukuki karara karşı bir öngörünüz var mı?

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Hangi hukuki karar? Ne zaman olmuştu kurultay? 4-5 Kasım 2023’te olmuştu değil mi? Eğer ben takvime yanlış bakıyorsam 15 ay evvel, öyle değil mi arkadaşlar? 15 ay evvel bir meczup, “bu kurultayda birinin birine para verdiğine ilişkin elimde video kaydı” var dedi, bu çerçevede bir soruşturma başlatıldı. Meczup çağrıldı, bu video kaydını göster denildi. Doğal olarak elinde böyle bir şey yok. Şunu söyleyeyim: Birinin birine para verdiğini gösteren bir video kaydı varsa ve bunu ortaya koyarlarsa, herkesten evvel ben bu kurultayın sakatlığı konusunun sözcülüğünü yaparım. Bunu çok açık söyleyeyim, sıfır toleransla biz bu konulara yaklaşırız.

Ama sen o meczubun yaptığı başvuru üzerine 15 ay evvel soruşturma başlatacaksın, o soruşturma çerçevesinde itham edilen il başkanımız meczup hakkında suç duyurusunda bulunacak, o dosyayı belki lazım olur diye içine hiçbir şey girmemesine rağmen 15 ay boyunca açık tutacaksın, sonra Sayın Kılıçdaroğlu’nu ve Sayın Hamzaçebi’yi tanık olarak davet edeceksin, onlardan bir şey umacaksın. Onlardan alman gereken cevabı en net biçimde alacaksın; “bizim öyle bir gözlemimiz yok, böyle bir ifade verme durumumuz yok” cevabını alacaksın ve sonra her gün “bir gizli tanık bulduk, bir bilmem ne bulduk” diye bunu kaşımaya gayret edeceksin. Cumhurbaşkanı bunun peşine düşecek, Adalet Bakanı bunun peşine düşecek… Bunun hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değildir. Bu bal gibi Cumhuriyet Halk Partisi’ni karıştırmaya yönelik siyasi bir çabadır.

Gelelim cevabına: 15 ay evvel Cumhuriyet Halk Partisi bir kurultay yaptı. O kurultayda şu anda görev yapan 81 il başkanımız seçilmiş delegeleri temsilen o kurultaydaydılar. İl başkanlarımızın yarısı bir başka tarafı, yarısı bir başka tarafı destekledi. Dün itibarıyla 81 il başkanımız “biz tek vücut olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin içini karıştırılmasına hayır diyoruz” diye çok sert bir açıklama yaptılar. Yılmaz Tunç nereden gitmek istiyorsa oradan gitsin, hukuku ne kadar araçsallaştırmak istiyorlarsa o kadar araçsallaştırsınlar. Cumhuriyet Halk Partisi’ni kimse karıştırmaz. 101 yıldır bunu denediler; denemeye devam edenin elinde o kumpasların nasıl patladığını bugüne kadar gördük, bundan sonra da patlatmak görevimizdir. Buyurun… 

Soru- Efendim cumhurbaşkanlığı adaylığı seçimiyle ilgili bir imza süreci başladı. Hangi aşamada? Kaç aday var? 

Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Kaç aday olduğunu bilmiyorum, cuma akşamı öğreneceğim. Toplanan imzaları cuma akşamı 17.00 gibi resmi olarak sizlere duyuracağız ve o andan itibaren de CHP’nin önseçim süreci başlamış olacak.

Çok teşekkür ederim arkadaşlar, iyi bir gün diliyorum hepinize.

 

 

 

Haber Galeri:

Bu İçerik 145 Kez Görüntülendi.

Sosyal Medya Hesaplarımız

Bu Sayfayı Paylaşın