Edit Content

"Acemi Kalma Ustası"

Doç. Dr. Gökhan Günaydın

İstanbul Milletvekili
CHP Grup Başkanvekili

Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu adeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. Bu bağlamda ilk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.

İletişim

Sosyal Medya

  1. Home
  2. »
  3. TBMM
  4. »
  5. Basın Açıklamaları
  6. »
  7. AKP Haka Dansı Yapıyor!
bu içeriği paylaşın;

AKP Haka Dansı Yapıyor!

AKP yükselen CHP'nin etkin muhalefetinden korktuğu için AKP haka dansı yapıyor. Karşımıza kolluk kuvvetini ve araçsallaştırılmış yargıyı çıkartmayın. Azıcık mertliğiniz varsa siz çıkın karşımıza, siyaseti dizayn edelim. Beraber bir yarışa girelim.
Yazı Boyutu:
12px
32px

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın; TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Türkiye’de hem siyasi hem ekonomik koşulların huzurlu bir bayram geçirmek için çok uygun olmadığına işaret etti. CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:

“Dün akşam Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seçimi gerçekleştirildikten sonra 30 maddelik bir infaz düzenlemesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden aynı gece geçirilmesine yönelik muhalefete yönelik bir dayatma süreciyle karşı karşıya kaldık. Ve elbette şunu söyledik: Bu infaz düzenlemesi toplumun beklediği, insanların arzu ettiği düzenlemenin çok gerisinde. Çünkü Türkiye’de 300 bin cezaevi tutuklu ve hükümlü kapasitesi olmasına rağmen cezaevlerinde 415 bin kişi kalıyor. Yani devlet 115 bin hükümlü ve tutukluya yatacak yer gösteremiyor. Bu bir skandaldır arkadaşlar.”

‘22 YILDA HÜKÜMLÜ SAYISI 60 BİNDEN 415 BİNE ÇIKTI’

“AKP geldiği zaman 74 bin kapasite ve buna karşılık 60 bin hükümlü ve tutuklu vardı. Yani 22 yılda 60 bin hükümlü ve tutuklu sayısı 415 bine çıkmış, artık cezaevleri yetiştiremiyorlar ve zaten sorun yeni cezaevi yaparak çözülebilecek gibi bir sorun değil. Türkiye’de nasıl bir ceza hukuku uygulanıyor? Türkiye’nin siyasi ve ekonomik koşulları nedir? Suçu yaratan altyapı nasıl ortaya çıkıyor? Bunları çözmeden, bunların sosyolojik, politik, iktisadi görünümlerine eğilmeden Türkiye’de bu meseleleri halletmek mümkün değildir. Buna karşın AKP uzun zaman kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaptıktan sonra anlaşamayarak kuşa döndürdüğü bir infaz düzenlemesini Türkiye Büyük Millet Meclisine 30 madde halinde getirdi. Bu, örneğin bir salıverilme bekleyen çok sayıda hükümlü ve tutukluya yeni bir şey söylemiyordu; Covid düzenlemesi nedeniyle, 31 Temmuz Yasası nedeniyle son derece haksız uygulamalarla karşı karşıya kalan yurttaşlarımıza ilişkin bir tek cümle içermiyordu. Dolayısıyla grup başkanvekilleri olarak hem son derece sakıncalı bulunan kimi içeriklerinin çıkartılması, hem de aynı zamanda eklenmesi gereken şeylerin sağlıklı bir müzakere ortamında eklenmesi için gerekli gayretleri gösterdik.”

‘8 MADDE PAKETTEN ÇIKARILDI’

“An itibarıyla şunu kamuoyuyla paylaşabilirim ki, 30 maddelik düzenlemenin 8 maddesi başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere tüm muhalefetin birleşik ve etkin çalışması sonucunda paketten çıkartıldı. Peki, nedir çıkartılan? Bunu kamuoyuyla paylaşalım ki doğru bir iş yapmış mıyız? Kamuoyu bunu ölçsün. Örneğin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun kapsamının genişletilip cezasının arttırılmasına yönelik 12’nci madde kapsamından çıkartıldı. Biz genel güvenlik diye ucu açık takdir yetkisinin nerelere evirilebildiğini ve muhaliflerin nasıl torbaya sokulabildiğini gördük. Cezaları daha çok artırmak mı gerekiyor, yoksa burayı daha demokratik, daha adil bir şekilde düzenlemek mi gerekiyor? Aynı zamanda ulaşım araçlarının kaçırılması ve alıkonulması suçunun yeniden düzenlenmesi, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun insanların toplu olarak bulunduğu yerlerde işlenmesi halinde seri muhakeme usulü yerine muhakeme usulünün uygulanması, yani 14 ve 15’inci madde. Düşünün ki bir mitingde ya da bir gösteri yürüyüşünde bir aracın geçmesine engel olunduğu iddiasıyla ya da örneğin soğan fiyatlarını protesto eden üreticinin o soğanı sokağa dökmesi suretiyle ulaşım araçlarının engellenmesi üzerinden bir suç tipi yaratılıyor ve kasten işlenmiş suçlarla aslında taksirin bile olmadığı bir durum aynı torbaya sokuluyor. Bu kabul edilebilecek bir şey değildi, 14 ve 15 kapsamından çıkartıldı. Çocuk hükümlülere yönelik özel düzenlemeler dünyanın her yerinde vardır. Önemli olan çocuğun suça yönelmesini engellemektir. Burada dengeli bir tutum almak önemlidir. Hem çocukları suçtan uzak tutmak, hem çocuğun suç işlemesini engellemek hem de suç işleyen çocuğun hapishanelerde daha büyük bir suça doğru yönelmesi yerine ıslah olmasını sağlamaya yönelik bir düzenleme getirmek gerekirken 16 ve 17’nci maddede tam tersi düzenlemeler yapıyorlardı. Bunları da kapsamından çıkarttık. Ve nihayet Bilgi Teknolojileri Başkanına resen erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkartılması yetkisi daha evvel Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen, bir kez daha önümüze bir kanun hükmü olarak getirildi ve 23, 24, 25’inci maddelerde düzenlenen bu yetkililer kapsamından çıkartıldı. Bu maddeler artık kanunda olmayacak.”

‘AKP’NİN BECERİKSİZLİĞİ YÜZÜNDEN YARARLANAMYACAKLAR’

“Cumhuriyet Halk Partisi tıpkı etki ajanlığı gibi, tıpkı kadının soyadı gibi böylesine önemli çalışmaları Mecliste gerçekleştirerek adeta AKP’nin toplum ve kamu yararına olmayan aleyhe olacak düzenlemeleri geçirmesini engelliyor ve buna izin vermiyor. Bunu kamuoyuyla paylaşmak isterim. Bütün bunlara rağmen, dün akşam itibarıyla Meclisten geçen ve muhtemelen bu gece Resmi Gazete’de yayınlanacak olan infaz düzenlemesinden yararlanacak 19 bin hükümlü ve tutuklu için iyi bir bayram dilerim. Ancak bundan yararlanamayan AKP’nin beceriksizliği, kastı ve önyargıları nedeniyle, Anayasa’daki eşitlik ilkesine uygun davranmaması nedeniyle, o örgüt senin, bu örgüt benim tartışması nedeniyle içeride kalan yüzbinlerce insana da ve onların ailelerine de sabır diliyorum. Buna Covid hükümlüleri de dahildir.”

‘KKM’DE ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ’

“Anayasa Mahkemesi çok önemli bir iptal kararı verdi. Bu iptal kararı ile adeta kur korumalı mevduat uygulaması nedeniyle kamu maliyesinin boşaltılması uygulamasını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Neydi kur korumalı mevduat? Yani AKP’nin icat ettiği bilime ve akla aykırı politikaları çerçevesinde Nebati “gözlerime bak” derken Türkiye 1,4 trilyon TL, başka bir deyişle 60 milyar doları kur korumalı mevduat hanesinde kaybetti. Bu bizlerin, dar gelirli yurttaşların vergileriyle rantiyecilerin fonlanmasıdır. Anayasa Mahkemesi diyor ki: “Hazine, Merkez Bankasına kur korumalı mevduatı desteklemek için para aktaramaz. Bunun usullerini Cumhurbaşkanı tek başına belirleyemez.” Arkadaşlar soralım; biz bu kanun için ne zaman Anayasa Mahkemesine gitmişiz? 18 Mart 2022’de. Peki, Anayasa Mahkemesi buradaki iptal kararını hangi tarihte vermiş? 6 Mart 2025’te, yani neredeyse bir yıl sonra. Sonra bu 6 Mart’ta verilen karar Resmi Gazete’de de 3 ay sonra yayınlanmış. Bununla da yetinmemiş Anayasa Mahkemesi, yürürlüğünü de 9 ay ileriye bırakmış. Yani böylece bizim başvurumuzdan 2 yıl sonra yürürlüğe girecek bir iptal kararı vermiş. Peki, soralım ;2022’de, 2023’te bu kararı verseydi, hatta 10 yıldır vermediği yürürlüğü durdurma kararını verseydi, Türkiye bu 60 milyar doları kaybetmeyecekti. Şimdi adeta 2026’nın başında yürürlüğe girecek bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümeyecek ve aynı zamanda da atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş olacak. Dolayısıyla Ey Anayasa Mahkemesi, sana buradan seslenmek istiyorum; AKP’nin yarattığı bu soygun düzenine, zamanında yürürlüğü durdurma kararı vermeyerek, iptal kararını da yıllarca öteleyerek sen de maalesef ortak oldun. Ha denilebilir ki, Anayasa Mahkemesi bu kararı verseydi AKP buna uyacak mıydı? Arkadaşlar bırakın da siyaset onun koşullarını belirlesin, en azından Anayasa Mahkemesi bu işe seyirci kalarak ortak olmasın. Güzel ve yalnız ülkem böyle soyuluyor. Kur korumalı mevduatta 60 milyar dolar kaybettik, Ekrem İmamoğlu tutuklanınca 60 milyar doları bu memleket bir kere daha AKP üzerinden yaktı; böylece 120 milyar dolar buharlaştı, havaya uçtu. Bu 120 milyar doların yapabileceği çok şey vardı.” 

‘OFİS SPEKÜLATÖRÜN KARA GÜN DOSTU OLDU’

“Toprak Mahsulleri Ofisi buğday fiyatı açıkladı: 13,5 TL kilogramı. Makarnalık buğday da aynı fiyat, ekmeklik buğday da aynı fiyat. Ben yıllarca Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışmış bir arkadaşınızım. Makarnalık buğdayın fiyatı her zaman ekmeklik buğdaydan farklılaştırılır. Çünkü makarnalık buğday özel ekolojilerde ve daha zor koşullarda yetiştirilir. Sen bunu böylesine beraber yapıyorsan, Türkiye’nin en rekabetçi olduğu makarna sektörünün ihracatına da darbe vurmuş oluyorsun. Çünkü içerden bu hammaddeyi üretmek yerine dışarıdan ithalatı kolaylaştırmış oluyorsun. Tabii mesele bundan ibaret değil. Bu 13,5 lira nasıl bir fiyat diye sorarsanız, üretici özellikle kuru koşullarda çalıştığında 16-17 liralık bir maliyete sahip. Dolayısıyla maliyeti bile bulmayan, adeta dev gibi yükselen gübre ve ilaç fiyatları karşısında çaresiz kalan üreticiyi bir kerede buğday fiyatı üzerinden vuruyorsunuz. Bu buğday fiyatının altını özellikle çizeyim ve takip edin. Küçük üreticinin elinden buğday çıktıktan sonra bu senenin sonbaharından kışa girerken buğday fiyatları piyasada 20 TL olacak. Dolayısıyla üreticinin kazanamadığı parayı aracı ve spekülasyoncu kazanmış olacak. “Ofis çiftçinin kara gün dostudur” diyorlar, artık o yazıları kaldırın. “Ofis aracının, spekülatörün kara gün dostudur” yazabilirsiniz, daha gerçekçi olur. Diğer taraftan ‘da tarımın başladığı toprakların bugün buğdayda, arpada, mısırda, pamukta, soyada, ayçiçeğinde, çeltikte, mercimekte, et ürünlerinin tamamında ithalatçı konuma getirildiğini ve Türkiye’nin gıda enflasyonunda dünyada ilk 3’te olduğunu da söyleyelim. Bir taraftan kır yoksulu, diğer taraftan kent yoksulu perişan. Tabii bu 120 milyar dolarla tarım dizayn edilebilirdi. 22 bin liraya inim inim inlettiğin ve ara zam vermemek için direndiğin, milyonlarca asgari ücretli ve asgari ücretin de altında maaş alan milyonlarca emekliyi maalesef bayrama buruk giriyor. 4 bin TL’lik bayram ikramiyesi ile torununa bir hediye alamayan emekliyi maalesef bu yaşlarda bu duruma AKP iktidarı sokmuştur.”

‘ARKADAŞLARIMIZA YAPILAN İTİBAR SUİKASTI’

“Bir başka konu arkadaşlar İBB operasyonları. An itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu yanında Esenyurt, , , Şişli, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa, Avcılar, Ceyhan ve Seyhan Belediye başkanlarımız tutuklu. Neden tutuklandı arkadaşlar bunlar? Çünkü İhsan Aktaş diyor ki: “Ben bu belediyelerle iş yaptım. Bu belediyeler bana ihale vermek için benden araba istediler, para istediler.” Peki, İhsan Aktaş CHP’li belediyelerin dışında belediyelerle iş yaptı mı acaba? Evet, bakıyorsunuz Trabzon Büyükşehir ile iş yapmış, Kahramanmaraş Büyükşehir ile iş yapmış, Isparta İl Belediyesiyle ve Elazığ İl Belediyesi ile iş yapmış. Elazığ Belediye Başkanı bundan dolayı birdenbire kovuşturma yapılmasına yer olmadığına yönelik karar aldı. Şimdi ben size bir plaka göstereceğim, bir araç göstereceğim. 32 AK 111; bu İhsan Aktaş’ın Isparta Belediye Başkanına armağan ettiği ve halen Isparta İl Belediye Başkanının kullandığı Audi A8 Long araç. Şimdi bu bir rüşvet suçu olmuyor, bu ihaleye fesat karıştırma olmuyor ama mesele CHP’li belediyelere gelince İhsan Aktaş birdenbire rüşvet dağıtan, ihaleye fesat karıştırılmasına vesile olan bir adam oluyor. Bir kişi düşünün ki, adı B ile başlayan Beşiktaş Belediyesinde hırsız ve rüşvetçi ama adı B ile başlayan Bahçelievler, Başakşehir Belediyesinde pirüpak ya da Yargıtay ile çalışırken, Meclisle çalışırken, il özel İdareleri ile, hastaneleriyle, DHMİ’yle, kamu kurumlarıyla, ile çalışırken aynı İhsan Aktaş pirüpak. Ben sizlere sesleniyorum: Amacınızı biliyoruz. Bizim arkadaşlarımızı tek sıra halinde kollarına ikişer tane polis takarak adeta itibar suikastına uğratan ahlakı biliyoruz. Biz o ahlaka daha evvel 12 Eylül cuntası zamanında tanık olduk. Aynı ahlak Ergenekon’da, aynı ahlak KCK’da, aynı ahlak şimdi İBB’de etkin. Arkadaşlarımızın onuru onurumuzdur. Bunu altını çizerek söyleyelim ve buradan da AKP’ye söyleyelim.”

‘AKP, CHP’NİN ETKİN MUHALEFETİNDEN KORKTUĞU İÇİN HAKA DANSI YAPIYOR’

“Yaptığınız haka dansı. Haka dansı nedir? Avusturalya’da yerliler vahşi hayvanlardan korktukları için onlara acayip hareketler yaparak onları korkutmaya çalışırlar. İşte yükselen CHP’nin etkin muhalefetinden korktuğu için AKP haka dansı yapıyor. Ama söyleyeyim size, adliye koridorlarında arkasına saklanmaktan, emniyetin nezarethanelerinden siyaseti dizayn etmeye çalışmaktan vazgeçin. Çıkın karşımıza, karşımıza memleketin kolluk kuvvetini ve araçsallaştırılmış yargıyı çıkartmayın. Azıcık mertliğiniz varsa siz çıkın karşımıza, siyaseti dizayn edelim. Beraber bir yarışa girelim. Demokratik bir yarış olsun, memleket ayırsın kim haklı kim haksız. Bakın Yöneylem diyor ki: “Yüzde 95 güven aralığında ve öz kaynakla bir araştırma yaptım” diyor. AKP 31, CHP 36.5, MHP 8. Türkiye’nin açık ara birinci partisi CHP’dir ve neredeyse AKP ve MHP’nin oy toplamı, yanlarına HÜDAPAR’ı ve ‘yi de koyun ancak CHP kadar olabilmektedir. Vatandaşın alamadığınız rızasını böyle operasyonlarla, böyle alçak itibar suikastları ile geri kazanamazsınız, hiçbir CHP’liyi de yıldıramazsınız. Buradan da bunun açıkça ifadesini ve deklarasyonu sizlere yapayım.”

‘BAYRAM ÖNCESİ ARKADAŞLARIMIZI FARKLI İLLERE GÖNDERDİLER’

Yarın arife günü. İnsanlar hapiste tutulan eşlerini, çocuklarını, babalarını, annelerini etmek için bayramı ve açık görüşlü görüşü bekliyorlar. Siz bugün arkadaşlarımızı Türkiye’nin dört bir yerine dağıtıyorsunuz. Barış Kılıç’ı ‘e, Burak Aslan’ı Bolu Gerede’ye, Metin Bal’ı İzmir’e… Fatoş Pınar Türker’in daha nereye gittiğini bilmiyoruz, “il dışı” deniyor. Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık’i İzmir’e, Kaan Sürmegöz’ü Bolu’ya, Elif Güven’in nereye gönderildiğini daha bilmiyoruz. Yakup Öner İzmir’e, Taner Çetin Tekirdağ’a, Ziya Gökmen ‘ne, Melih Geçek Kocaeli’ne, Gökhan Köseoğlu ve Fatih Özçelik Tekirdağ’a. Bir bayram öncesi, arife gününden bir gün evvel bu insanları Türkiye’nin dört bir tarafına dağıtmak, böylece aslında suç işlemeyen, bir başka deyişle iddianameyi düzenleyecekseniz, olağan şüpheli var diyorsanız -asla yok ama- tutuksuz yargılanmalarının önünde hiçbir engel olmayan insanları tutukluyorsunuz. Sonra bunları Türkiye’nin dört bir tarafına dağıtarak, ailelerinden yüzlerce kilometre öteye göndererek bir kere daha cezalandırmaya çalışıyorsunuz. İBB’nin Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu’na üç günde üç ayrı koğuş değiştirtiyorsunuz. Ben bunlara ayıp diyerek geçmem, ben bunlara günah diyerek geçmem. Bunların tamamı hukuki sorumluluktur ve bu hukuki sorumluluğu, bu adalet dışı, insanlık dışı uygulamaları yapanlar mutlaka bir gün hatırlayacaklardır. Bunun da altını çizmek istiyorum. 

‘ERKEN SEÇİM TALEBİ YÜZDE 64,6’YI BULDU’

“Dien Araştırmanın 28 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında yaptığı ve 16 ilde 2828 kişiyle yapılan araştırma. Diyorlar ki: Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomidir yüzde 72.8 ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması yüzde 43.8 oranıyla ikinci en önemli sorundur. Vatandaşlar İmamoğlu’nun tutuklu olmasını adaletsizlik, ekonomik sorunlardan bağımsız bir olgu olarak değil, birbirinin içine geçmiş sorunlar olarak görüyorlar ve bu bağlamda erken seçim isteyenlerin oranı yüzde 64.6’yı bulmuş oluyor. Siz her ne kadar Meclis Başkanlığı seçimlerinde turlar üzerinden bize bir şey göstermek istiyor olabilirsiniz, size eşlik eden partiler de olabilir ama milletin iradesi başka bir şey söylüyor ve her zaman milletin iradesi de galebe çalar. Bunu hep beraber biliyoruz.

CHP’li Günaydın, infaz paketinden çıkarılan maddelerin tekrar TBMM gündemine gelip gelmeyeceği sorusu üzerine şunları ifade etti:

“Bu düzenlemelerle ilgili bize Mevzuat Genel Müdürünü getirdiler, Mevzuat Genel Müdürü bir şeyler anlattı. Ben de onlara dedim ki: Bu anlatımınız Meclis Genel Kurulu’na gelmiş, Genel Kurul ara verirken mi yapılmalı yoksa komisyona inmeden siyasal partilere bilgilendirme mi yapmalısınız? Çok samimiyetle söylüyorum. Bunların içerisinde karşılıklı konuşmayla birbirimizi ikna edebileceğimiz hususlar olabilir ama son gün dayatmayla bunları geçireceksiniz diye bir şey olmaz. Dolayısıyla geri çekildi. Geri çekmenin anlamı şudur: Biz bunu olgunlaştırmadan getirdik ve muhalefet bunu itti. Yarın gelirse yarın aynı muameleyi görürler. Ama getirip de burada bir müzakere ortamı açarlarsa ve bizi ikna edebilecek bir demokratik adil düzenleme olur ise bunlarda bir sorun olmaz.” 

Haber Galeri:

Bu İçerik 28 Kez Görüntülendi.

Sosyal Medya Hesaplarımız

Bu Sayfayı Paylaşın